“İşten hiçbir şey sana âid değildir. Allah ya onların tevbesini kabul eder, yahut onları, kendileri zâlim kimseler oldukları için azâblandırır” (Âlu İmrân: 128).
Humeyd et-Tavîl ile Sabit el-Bunânî söylediler ki, Enes ibn Mâlik şöyle demiştir: Uhud günü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in başı yarıldı da “Peygamberlerini yaralayan bir kavim nasıl kurtulur?” dedi. Bunun üzerine “İşten hiçbirşey sana âid değildir… ” (Âlu İmrân: 128) âyeti indi.
4118 Salim, babası Abdullah ibn Omer’den tahdîs etti ki, o, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) -yaralanıp dişi kırılınca- sabah namazının son rek’atinde rukû’dan başını kaldırınca “Semiallâhu limen hamidehu. Rabbena leke’l-hamdu (Allah kendisini öven kişinin övgüsünü işitti. Ey Rabb’imiz, övülme yalnız Senin hakkındır)” dedikten sonra: “Yâ Allah! Fulana, Fulâna ve Fulâna la’net eyle” derken işitmiştir. Bunun üzerine Azîz ve Celîl olan Allah: “İşten hiçbirşey sana âid değildir. Allah ya onların tevbesini kabul eder, yahut onları, kendileri zâlim kimseler oldukları için azâblandırır” (Âlu İmrân: 128) âyetini indirmiştir.