4114 Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Uhud günü olduğu zaman müşrikler bozulunca Allah’ın la’neti üzerine olası İblîs, müslümânlara:
— Ey Allah’ın kulları, arka tarafınızda bulunanlarınızdan sakının! Diye bağırdı. Bu bağırma üzerine müslümân ordusunun öncüleri, arkalarında bulunanları müşriklerden sanarak geriye döndüler. Akabinde öncüler ve arkalarından gelenler birbirlerini öldürmeye giriştiler. Bu sırada Huzeyfe ibnu’l-Yemân bir de baktı ki, babası Yemân’ı müslümanlar müşriklerden sanarak öldürmekteler. Bu anda Huzeyfe:
— Ey Allah’ın kullan! Bu babamdır, bu babamdır; onu öldürmeyin! dedi.
Urve dedi ki: Âişe şöyle dedi: Allah’a yemîn ederim ki, müslümânlar ondan ayrılmadılar ve nihayet onu öldürdüler, Huzeyfe, müslümânların bir yanlışlıkla babasını öldürmelerine karşı yalnız:
“Sizi Allah mağfiret etsin. O, acıyanların en acıyıcısıdır” (Yûsuf: 92) demekle yetindi.
Urve dedi ki: Vallahi Huzeyfe Azîz ve Ceiîl olan Allah’a kavuşuncaya kadar, babasını öldüren için yaptığı duâ ve istiğfardan olan hayrın bakiyyesi, yani üzüntüsü Huzeyfe’de devam edip durmuştur.
“Basurtu”; “Basiretten bir iş hakkında bildim”; “Absartu” ise “Gözün görmesinden gördüm” demektir. “Basartu” ve “Absartu” bir ma’nâyadır da denilir.