4025 Katâde şöyle demiştir: Bize Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh), Ebû Talha’dan şöyle zikretti: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Bedir günü harb sonunda Kureyş şeriflerinden yirmidört kişinin cesedlerinin bir araya toplanmasını emretti de, bunlar Bedir kuyularından pis ve pis şeyleri içine alan bir kuyuya atıldılar. Peygamber düşman bir kavme gâlib olunca, onun açık bir sahasında üç gece kalmak âdetinde idi. Bedir harbinin üçüncü günü olunca da Peygamber, devesinin getirilmesini emretti. Yol ağırlığı deveye yüklenip bağlandı. Sonra Peygamber yürüdü, sahâbîleri de kendisinin ardı sıra yürüdüler. Sahâbîler birbirlerine:
— Herhalde Peygamber bâzı ihtiyâcı için gitmektedir sanıyoruz, dediler.
Nihayet Peygamber, öldürülen Kureyş ileri gelenlerinin atıldıkları kuyunun bir tarafında durdu da onları kendi adlarıyle ve babalarının adlarıyla şöyle çağırmaya başladı:
— “Yâ Fulân oğlu Fulân, yâ Fulân oğlu Fulân, Siz Allah’a ve Rasûlü’ne itaat etmiş olsaydınız, itaatiniz sizleri sevindirir miydi? (Ey öldürülenler!) Biz, Rabb’imizin bize va’dettiği nusrat ve zaferi muhakkak surette gerçek bulduk. Siz de (bâtıl) rabbinizin va’dettiği nusrat ve zaferi gerçek buldunuz mu?” buyurdu.
Râvî Ebû Talha dedi ki: Omer:
— Yâ Rasûlallah! Kendilerinde ruhları bulunmayan şu cesedlere ne söylüyorsun? dedi.
Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
— “Muhammed’in nefsi elinde olan Allah’a yemîn ederim ki, benim söylemekte olduğum sözleri sizler onlardan daha iyi işitir değilsiniz” buyurdu.
Katâde: Allah onları ayıplamak, küçültmek, azâb etmek ve kaçırdıkları fırsatlara yanmaları, yaptıkları zulümlere pişmanlık duymaları için, Bedir kuyusundaki cesedlere Peygamber’in hitabesini işittirecek derecede hayât vermiştir, demiştir.