3845 Bize Abdullah ibn Dâvûd, FudayI ibn Gazvân’dan; o da Ebû Hâzım’dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)’den şöyle tahdîs etti: Bir kişi (Ebû Hureyre’nin kendisi) Peygamber’e geldi. Peygamber onu (doyurmak için) kadınlarına gönderdi. Kadınlar:
— Bizim yanımızda sudan başka birşey yoktur, dediler. Bunun üzerine Rasûlüllah, yanında bulunan kimselere hitaben:
— “Şu aç insanı kim yemeğine ortak kılar yahut bunu kim konuk eder?” buyurdu.
Ensâr’dan biri:
— Ben konuklarım, dedi.
Ve o kimseyi eşinin yanına götürdü ve:
— Haydi Rasûlallah’ın konuğuna ikram et, dedi. Fakat kadın:
— Yanımızda çocuklarımın azığından başka birşey yoktur, dedi.
Kocası:
— O yemeğini hazırlayıp getir, ışığını yak, çocuklarını da uyut, dedi.
Kadın da akşam yemeğini yemek istedikleri zaman yemeğini hazırladı, ışığını yaktı, çocuklarını da uyuttu. Sonra kalktı, kandili düzeltir gibi oynayıp söndürdü. Bu suretle karı koca kendilerini konuğa yemek yiyorlar gibi göstermeye başladılar. İkisi de aç gecelediler. Sabah olunca ev sahibi, Rasûlüllah’a gitti. Rasûlüllah onu görünce şöyle buyurdu:
— “Bu gece Allah güldü, yahut karı koca sizin güzel hareketinize hayret etti. Ve Allah şu âyeti indirdi: “Onlar kendilerinde fakirlik ve ihtiyâç olsa bile (onları) öz canlarından daha üstün tutarlar. Kim nefsinin (mala olan) hırsından ve cimriliğinden korunursa, işte murâdlarına erenler onların tâ kendileridir” (el-Haşr: 9).