3508 Ebû’s-Sıddîk en-Nâcî’den; o da Ebû Saîd (radıyallahü anh)’den tahdîs etti: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “îsrâîl oğulları içinde doksan dokuz insan öldürmüş olan bir kimse vardı. Sonra bu adam evinden çıkıp (zamanın âlimlerine: Benim için tevbe var mıdır? diye) soruyordu. Bir rahibe vardı da ona:
— Benim için tevbe var mıdır? diye sordu. Râhib:
— Hayır yoktur, diye cevâb verdi.
Bu cevâb üzerine kaatil onu da öldürdü. Sonra bu adam yine sormağa başladı. Sorduklarından biri ona:
— Sen fulân karyeye ve oradaki fulân ma’bede git, dedi.
O da o karyeye giderken yolda ona ölüm erişti. Tevbekâr olmak için göğsünü, gittiği karyeye doğru yöneltip, öldü. Şimdi rahmet melekleriyle azâb melekleri orada çekişmeye başladılar… Bunun üzerine Allah, tevbe için gideceği köye: “Biraz yaklaş!” diye; ölen kimsenin kendi köyüne de: “Biraz uzaklaş!” diye vahyetti. Rahmet ve azâb meleklerine de: Haydi şimdi her iki taraf arasındaki uzaklığı ölçün de mukaayese ediniz, diye emretti. Ölen o kimse tevbe köyüne bir karış daha yakın bulundu da, bu sebeble mağfiret olundu”.