"Enter"a basıp içeriğe geçin

Buhari 3473

“Kitâbda Meryem (kıssasını) da an. Hani o, ailesinden ayrılıp doğu tarafında bir yere çekilmişti. Sonra onların önünde bir perde edinmişti. Derken biz ona ruhumuzu göndermiştik de o kendisine hilkati tam bir beşer şeklinde görünmüştü.. ” (Meryem: 16-40)

Yûnus kıssasındaki “Nebeznâhu” (es-saffât: 145) “Onu attık” demektir. “Doğu tarafa çekildi”: Yânı ibâdet için Beytu’l-Makdis’in yahut evinin doğu tarafına çekildi. “Fe-ecâehâ”, “Doğum sancısı Meryem’i getirdi” demektir; bu “Ci’tu”dan “Ef ‘altu”dur. “el-Ceehâ” denilir ki, “Onu muztarr kıldı” demektir.

“Tessâkatu”, “Düşürür” yani düşer; “Mekânen kasıyyen”, “Mekânen kaasiyen”; yani “Uzak bir yere”; “Feriyyen azîmen”, “Sevilmeyen çok çirkin bir iş yaptın” demektir.

İbn Abbâs: “Nisyen”, “Yaradılmış mevcûd birşey olmayaydım” demektir, dedi. Başkaları da: “en-Nisyu”, “el-Hakîru”dur, dedi. Ebû Vâil: Meryem “Eğer Allah’tan sakınıcı isen” dediği zaman “Takî” in akıl sahibi olduğunu bildi, demiştir.

3473- Vekî ibnu’l-Cerrâh, İsrâîl ibn Yûnus’tan; o da dedesi Ebû İshâk’tan; o da el-Berâ ibn Âzib’den: “Seriyyen”, Süryânîce’de küçük ırmak, çay demektir, demiştir.