“Ey kitâb ehli olanlar, dîniniz hususunda haddi aşmayın. Allah’a karşı hakk olandan başkasını söylemeyin. Meryem oğlu Mesîh İsâ yalnız Allah’ın Rasûlü ve kelimesidir ki, onu Meryem’e bırakmıştır. O, Allah tarafından yaratılan bir Rûh’tur. Artık Allah’a ve resûllerine inanın da (Allah) üçtür demeyin. Kendiniz için hayırlı olmak üzere bundan vazgeçin. Allah, ancak bir tek ilâhtır. O herhangi bir çocuğu bulunmaktan münezzehtir. Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi O ‘nundur. Hakîkî vekîl olmak bakımından da bizzat Allah yeter. Ne Mesîh, ne en yakın melekler Allah’ın kulu olmaktan asla çekinmezler. Kim O ‘na kulluktan çekinir ve kibirlenmek isterse (düşünsün ki Allah) onların hepsini huzurunda toplayacaktır” (en-Nisâ: 171-172).
Ebû Ubeyd: “Kelimetuhû”, (baba ve nutfe vâsıtası olmaksızın) ol deyince olmasıdır, demiştir. Başkaları da “Ruhun minhu”, “Ona hayât verdi de bir rûh yaptı” demektir, dediler. “İlâhlar üçtür” demeyin ”
3472 Bana Cunâde ibnu EbîUmeyye, Ubeyde ibn Sâmit (radıyallahü anh)’ten tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Her kim: Allah’tan başka ibâdet olunacak hiçbir ma’bûd yoktur, yalnız Allah vardır; ortağı yoktur, Muhammed de muhakkak Allah’ın kulu ve Rasûlü ‘dür. İsâ da Allah’ın kulu ve Rasûlü’dür. Ve (tekvînî bir emirle) Meryem’e bıraktığı bir kelimesidir ve (bu suretle) Allah tarafından hayât verilen bir ruhtur. Cennet haktır, cehennem de haktır, diye diliyle ikrar ve kalbiyle tasdik ederse, Allah o kimseyi cennete kor. O kul hangi mal üzerinde olursa (olsun ayırdetmez)”.
Râvî el-Velîd dedi ki: Bana İbnu Câbir, Umeyr’den; o da Cunâde’den tahdîs etti de “Cennetin sekiz kapısından hangisini isterse oradan” fıkrasını ziyâde etti.