“Hani melekler: Ey Meryem, şübhesiz ki, Allah sana seçkin bir hususiyet verdi. Seni tertemiz büyüttü. Seni âlemlerin kadınları üstüne seçilmiş kıldı, demişti. Ey Meryem, huşu’ ile Rabb’inin dîvânına dur, secdeye kapan, Allah’a rükû’ edenlerle beraber eğil (cemâatle namaz kıl). (Yâ Muhammed!) Bunlar sana vahyetmekte olduğumuz gayb haberlerindendir. Meryem’i onlardan hangisi himayesine alacak diye kalemlerini atarlarken sen yanlarında değildin. Bu hususta çekişirlerken de yine yanlarında yoktun. Melekler: Ey Meryem Allah sana kendinden bir kelimeyi müjdeliyor. Adı İsâ, (lakabı) Mesîh, (sıfatı) Meryem oğlu’dur. Dünyâda da, âhirette de şânı yücedir. Allah’a çok yakınlardandır da. Beşiğinde de, yetişkinlik hâlinde de insanlara söz söyleyecektir, sâlihlerdendir’ dediği zaman da (sen yanlarında değildin).
Meryem dedi ki: ‘Hey Rabb’im, bana bir beşer dokunmamışken benim nasıl çocuğum olabilir?’ Allah dedi: Öyle; fakat Allah ne dilerse yaratır. Bir işe hükmedince ona ancak ‘Ol!’ der, o da oluverir. Allah ona yazmayı, hikmeti, Tevrat’ı, İncîl’i öğretecek. Onu İsrail oğulları ‘na peygamber gönderecek. (Onlara şöyle diyecek:) Hakikat ben size Rabb’inizden bir âyet getirdim. Hakikat ben size çamurdan kuş biçimi gibi birşey yapar, ona üfürürüm de Allah’ın izniyle derhâl canlı bir kuş olur. Yine Allah’ın izniyle anadan doğma körü ve abraşı iyi eder, ölüleri diriltirim. Evlerinizde ne yiyor, ne biriktiriyorsanız size haber veririm. Elbette bunlarda sizin için, eğer îmân ediciler seniz, kat’î birer ibret Vardır” (Âlu İmrân: 42-49).
“Yubeşşiruki” ve “Yebşiruke” bir ma’nâdadır; “Seni müjdeliyor” demektir. “Vecîhen”, “Şerefli” demektir. İbrâhîm en-Nahaî: “el-Mesîh”, “es-Sıddîk” demektir, demiştir. Mucâhid: “el-Kehlu”, “el-Halîmu”, yânı “Olgun”, “el-Ekmehu”, “Gündüzleyin gören, geceleyin görmeyen” demektir, demiştir. Başkaları da “el-Ekmeh” “Kör olarak doğandır” demişlerdir.
3470 Bize Şu’be tahdîs etti ki, Amr ibn Murre şöyle demiştir: Ben Murre el-Hemdânî’den hadîs tahdîs ederken işittim. Ebû Mûsâ el-Eş’arî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: “Âişe’nin, ümmetimin kadınlarına karşı üstünlüğü, tirid yemeğinin diğer yemeklere karşı üstünlüğü gibidir. Erkeklerden bir çokluk (fazilette) kemâle erdi. Kadınlardan ise İmrân kızı Meryem ile Fir’avn’ın kadını Âsiye’den başkası kemâle ermedi”.