“Kâf, Hâ, Yâ, Ayn, Sâd. Bu, kulu Zekeriyyâ’ya Rabb ‘inin rahmetini anıştır. O, Rabb ‘ine gizlice niyaz ettiği zaman demişti ki: ‘Ey Rabb’im, hakikat ben…
Benim kemiğim yıprandı. Başımın saçı tutuştu. Ey Rabb ‘im, ben sana ne dua etmişsem bedbaht (ve mahrum) olmadım. Hakikat ben, kendimden sonra yerime gelecek akrabamdan endîşeye düştüm. Karım da kısırdır. Binâenaleyh bana, tarafından (ve kendi sulbümden) bir oğul ihsan et. Ki bana da mirasçı olsun, Ya’kûb Hanedanına da mirasçı olsun. Rabb’im sen onu rızâna kavuştur!’ (Allah buyurdu:) ‘Ey Zekeriyyâ, hakîkaten sana Yahya adında bir oğul müjdeleriz ki, bundan evvel biz ona hiçbir (kimseyi) adaş yapmamıştık’. Dedi: ‘Rabb ‘im benim nasıl oğlum olur ki? Karım bir kısırdır. Ben ise ihtiyarlığın son haddine varmışımdır’. (Melek) dedi: ‘Öyledir. Fakat Rabb’in buyurdu ki – O, bana göre pek kolay. Daha evvel sen hiçbirşey değilken ben seni yaratmışımdır’. Dedi: ‘Rabb’im, bana (bu hususta) bir nişan ver’.
Buyurdu;
‘Senin nişanın sapasağlam iken üç gece insanlarla konuşamamandır. Derken (Zekeriyyâ) mescidinden kavminin karşısına çıkıp, onlara: ‘Sabah akşam tesbîh edin diye işaret verdi. (Yahya’yı ihsan ettik ve ona çocukluğunda:) ‘Ey Yahya, kitabı kuvvetle tut (dedik).
Henüz sabi iken ona hikmet verdik. Tarafımızdan ona bir kalb yumuşaklığı ve temizlik verdik. O, çok muttaki idi. Anasına babasına da itaatli idi. Bir serkeş ve âsî değildi. Dünyâya getirildiği gün de, öleceği gün de, diri olarak kaldırılacağı gün de ona selâm olsun’ (Meryem: 1-15).
İbn Abbâs şöyle demiştir: “Semiyyen”, “Mislen” demektir. “Radiyyen”, “Merdıyyen”; ‘Itıyyen’ “Asiyyen” denilir. “Hıyyen”, “Atâ ya’tû” fiilindendir.
“Seviyyen” için “Sahîhan” ma’nâsınadır da deniliyor. “Mihrâbdan kavminin karşısına çıkıp onlara sabah akşam tesbîh edin diye vahyetti; yani işaret etti”.
“Hafiyyen”, “Latîfen” demektir. “Âkıran” (yani “çocuk doğurmayan” sıfatı) erkek ve dişidir, ikisine de sıfat olur.
3467 Bize Katâde, Enes ibn Mâlik’ten; o da Mâlik ibn Sa’saa’dan tahdîs etti ki, onlara da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) göklere yürütüldüğü geceden şöyle tahdîs etmiştir:
“…Sonra yükseldi, ikinci semâya varınca oranın kapısının açılmasını istedi.
— Kimdir o? denildi.
— Cibril’dir, dedi.
— Beraberindeki kimdir? denildi.
— Muhammed’dir, diye cevâb verdi.
— O’na vahy ve mi’râc gönderildi mi? denildi. Cibril:
— Evet gönderildi, dedi.
Yükseltmekten ayrılıp da ikinci semâya vardığımda, orada Yahya ve İsâ Peygamberlerle karşılaştım. Yahya ile îsâ teyze oğullarıdır.
Cibril bana:
— Bu gördüklerin Yahya ile Îsa’dır; bunlara selâm ver! dedi. Ben de onlara selâm verdim. Onlar da selâmımı mukaabele ettiler. Sonra:
— Merhaba hayırlı kardeş ve sâlih peygamber! dediler…”.