“İyilik yapan olarak kendisini Allah’a teslim eden İbrahim’in, Allah’ı bir tanıyıcı, dînine tâbi’ olan kimseden daha güzel dinli kimdir? Allah İbrahim’i bir dost edinmiştir” (en-Nisâ: 125).
“Hakîkaten İbrahim (başlı başına) bir ümmetti; Allah’a itaatkârdı, bâtıl dînlerden uzak bir muvahiddi. O, hiçbir zaman müşriklerden olmamıştır. O, Allah’ın ni’metlerine şükredendi. Allah onu seçmiş, kendisini doğru bir yola iletmişti. Biz ona dünyâda bir güzellik vermiştik. Şübhesiz ki o, âhirette de mutlakaa sâlihlerdendir. Sonra sana; Muvahhid bir müslümân olarak İbrahim’in dînine uy. O, hiçbir zaman müşriklerden olmadı, diye vahyettik” (en-Nahl: 120-123).
“İbrâhîm cidden pek çok tazarru’ ve niyaz eden, gerçekten sabırlı bir zât idi” (et-Tevbe: 114).
Ebû Meysere: “el-Evvâh”, Habeş dilinde “er-Rahîm”dir, demiştir.
3384 Bana Saîd ibnu Cubeyr, İbn Abbâs radıyallahü anhüma’tan tahdîs ettiki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):
“Sizler yalın ayak, vücûdunuz çıplak, erlik yerleriniz sünnetsiz olarak haşr olunacaksınız”buyurdu.
Sonra: ” (Hatırla) o günü ki, biz göğü, kitâbların sahîfesini dürüp büker gibi düreceğiz. İlk yaratışa nasıl başladıksa, üzerimizde hakk bir va’d olarak, yine onu iade edeceğiz. Hakikatte failler biziz” (el-Enbiyâ: 104) âyetini okudu. Ve şöyle devam etti:
“Kıyâmet günü (peygamberlerden) ilk elbise giydirilecek kişi İbrahim’dir. Yine kıyâmet günü sahâbîlerimden bâzı kimseler yakalanıp sol tarafa (cehennem tarafına) götürülürler. Ben hemen: Onlar benim sahabilerimdir, benim sahâbîlerimdir, derim de bana: Emin ol ki, Sen bunlardan ayrıldığından beri onlar ökçelerine basarak geri dönmüş mürtedlerdir! diye cevâb verilir. Ben de Allah ‘ın sâlih kulu ve peygamberi Îsâ ‘nın dediği gibi derim”:
“Ben içlerinde bulunduğum müddetçe üzerlerinde bir kontrolcü idim. Fakat Sen beni içlerinden alınca, üstlerinde nigehbân yalnız Sen oldun. Zâten Sen her zaman her şeye hakkıyle şâhidsin. Eğer kendilerine azâb edersen, şübhe yok ki, onlar Sen’in kullarındır. Eğer onları mağfiret edersen mutlak gâlib, yegâne hüküm ve hikmet sahibi olan da hakîkaten Sen’sin Sen” (d-Mâide: 117-118).