Mucâhid şöyle demiştir: “Ve yukzefûne ”: Atılırlar; “Duhûran “: Tardedilmişler olarak; “Vâsıb “; “Dâimun ” (yani devamlı) demektir. İbn Abbâs da şöyle demiştir: ‘Medhûran : Tardedilmiş olarak demektir. “Merîden ” denilir ki, bu, “Mütemerriden . ” demektir. “Bettekehû “: “Kataahu ”, yani onu kesti; “Ve’stefziz “: Hafif saydı; “Bihaylike “: “Fursânu “, yani süvariler; “Ve’r-Racilu “: “er-Raccâletu “, yani ayaklarıyla yürüyenler- piyadeler demektir. Bu sonuncunun tekili “Râcilun” dur, sâhib ve sahb, tacir ve tecr gibi; “Le-ahtenikenne “, “Le-esta’sılenne ”, yani elbette kökünü kazıyacağım; “Karîn “: Şeytân demektir.
3304 Bize İsâ ibn Yûnus, Hişâm’dan; o da Bâbası Urve’den haber verdi ki, Âişe (r. anha):
— Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e sihir yapıldı, demiştir.
el-Leys ibn Sa’d da şöyle demiştir: Hişâm bana babasından işitip muhafaza ettiği şu hadîsi yazdı:
Âişe şöyle dedi: Peygamber’e sihir yapılmıştı. Hattâ Peygamber bâzı işi işlemediği hâlde, onu işliyor hayâli verilirdi (yânı öyle sanırdı). Nihayet günün birinde tekrar tekrar duâ etti. Sonra bana:
— “Bildin mi? Allah bana kendisinde şifâm olan şeyi bildirdi: Bana iki kişi (yani Cibril ve Mîkâîl) geldi. Bunlardan biri başucumda, öbürüsü ayakucumda oturdu. Ve biri öbürüsüne: Bu zâtın hastalığı nedir? diye sordu. O da: Sihir yapılmıştır, diye cevâb verdi. Bu sefer: Kim sihir yapmıştır? Diye sordu. Öbür melek: Lebîd ibnu’l-A’sam, diye cevâb verdi. Bu sihir ne ile yapılmıştır? diye sordu. O da: Bir tarak, saç ve sakal tarantısı, erkek hurmanın kurumuş çiçek kapçığı ile diye cevâb verdi. Nerede yapılmıştır? Sorusuna da: Zervân Kuyusu’nda, diye cevâb verdi”.
Sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) -bâzı sahâbilerle- çıkıp bu kuyuya gitti. Sonra dönüp geldi. Geldiğinde (ben) Âişe’ye:
— “Kuyunun etrafındaki hurma ağacının uçları, şeytânların başları gibidir” buyurdu.
Bunun üzerine ben:
— Sen o sihri çıkardın mı? diye sordum. Rasûlüllah:
— “Hayır çıkarmadım. Çünkü Allah bana şifâ vermiştir. Birde o sihri çıkarıp çözmekle halk arasında sihir şerrinin yayılmasından endişe ettim. Sonra (emrimle) o kuyu kapatılıp gömüldü”.