"Enter"a basıp içeriğe geçin

Buhari 3243

Ve Enes şöyle dedi: Abdullah ibn Selâm, Peygamber’e: Şübhesiz meleklerden Cibril aleyhi’sselâm Yahûdîler’in düşmanıdır, dedi.

İbn Abbâs da: “Biziz o saff saff dizilenler mutlak biz!” (es-Sâffât: 165); bunlar meleklerdir, demiştir.

3243-Bize Hudbe ibnu Hâlid tahdîs edip şöyle dedi: Bize Hemmâm ibn Yahya, Katâde’den tahdîs etti. H ve bana Halîfe ibn Hayyât şöyle dedi: Bize Yezîd ibnu Zuray’ tahdîs edip şöyle dedi: Bize Saîd ibn Ebî Arûbe ile Hişâm ed-Destevâî şöyle dediler: Bize Katâde tahdîs edip şöyle dedi: Bize Enes ibnu Mâlik tahdîs etti ki, Mâlik ibn Sa’saa (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Bir kerresinde ben Beyt’in (yânı Ka’be’nin) yanında uyurla uyanık arası bir hâlde bulunuyordum”. Peygamber burada iki kişi arasındaki adamı (kasdederek) zikretti ve şöyle devam etti; “Derken bana içine hikmet ve imân doldurulmuş altından bir tas getirildi. Göğüsten karnın alt tarafına kadar yarıldı. Sonra karın Zemzem suyu ile yıkandı. Sonra hikmet ve îmân ile dolduruldu. Ve bana katırdan küçük, eşekten büyük beyaz bir hayvan getirildi ki, o Burak’tır. Akabinde ben Cibril’in beraberinde gittim. Nihayet alt semâya vardık.

— Kim o? denildi.

— Cibril’dir, dedi.

— Yanındaki kimdir? denildi. Cibril tarafından:

— Muhammed’dir, diye cevap verildi.

— Ona buraya gelsin diye (da’vet) gönderildi mi? diye soruldu. Cibril:

— Evet, dedi.

— Merhaba gelen Zât’a. Bu gelen kişinin gelişi ne güzeldir! denildi.

Müteakiben Âdem’in yanına geldim ve ona selâm verdim. O da:

— Merhaba sana, Oğul ve Peygamber! dedi. Akabinde ikinci semâya vardık.

— Kimdir o? denildi.

— Cibril’dir, dedi.

— Yanındaki kimdir? denildi. Cibril:

— Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’dir, dedi.

— Ona (gelsin diye) haber gönderildi mi? denildi. Cibril:

— Evet, gönderildi, dedi.

— Merhaba O’na -hoş geldi, safa geldi- ve bu gelenin gelişi ne güzeldir! Denildi.

Akabinde ben İsâ ve Yahya (Peygamberlerin) yanına vardım. Onlar:

— Merhaba sana, kardeş ve Peygamber! Dediler. Sonra üçüncü semâya vardık.

— Kimdir o? denildi.

— Cibril’dir, dedi.

— Beraberindeki kimdir? Denildi. Cibril:

— O Muhammed’dir, dedi.

— Ona (vahy ve mi’râc da’veti) gönderilmiş midir? Denildi. Cibril:

— Evet (gönderilmiştir), dedi.

— Merhaba O’na ve bu gelen kişinin gelişi ne güzeldir! Denildi. Akabinde ben Yûsuf’un yanına vardım ve ona selâm verdim. O

da:

— Merhaba sana bir kardeşten ve peygamberden! Dedi. Sonra dördüncü semâya vardık.

— Kimdir o? denildi.

— Cibril’dir, denildi.

— Beraberindeki kimdir? Denildi. Cibril tarafından:

— Muhammed’dir, denildi.

— Ona (mi’râc da’veti) gönderilmiş midir? Denildi. Cibril:

— Evet, gönderilmiştir, dedi.

— Merhaba gelen Zât’a ve bu gelenin gelişi ne güzeldir! Denildi. Ben İdrîs Peygamber’in yanına vardım ve ona selâm verdim. O da:

— Bir kardeş ve bir peygamberden merhaba! Dedi. Sonra beşinci semâya vardık.

— Kimdir o? denildi.

— Cibril’dir, dedi.

— Beraberindeki kimdir? denildi.

— Muhammed’dir, denildi.

— Ona da’vet gönderilmiş midir? denildi.

Cibril:

— Evet (gönderilmiştir), dedi.

— Merhaba O’na ve bu gelen Zât ne güzel yolcu! Denildi. Akabinde biz Harun’un yanına geldik. Ben ona selâm verdim.

O da:

— Merhaba sana bir kardeş ve bir peygamberden, dedi. Sonra altıncı semâya vardık.

— Kimdir o? denildi.

— Cibril’dir, dedi.

— Beraberindeki kimdir? denildi.

— Muhammed’dir, denildi.

— O’na (da’vet) gönderilmiş midir? Bu gelen kişiye merhaba ve O’nun bu gelişi ne güzeldir! denildi.

Akabinde ben Musa’nın yanına vardım ve ona selâm verdim. O da:

— Bir kardeşten ve bir peygamberden sana merhaba! dedi. Ben Musa’yı bırakıp geçince Mûsâ ağladı. Musa’ya:

— Seni ağlatan nedir? Denildi: Mûsâ:

— Yâ Rabb! Benden sonra peygamber gönderilen bu genç ki, O’nun ümmetinden cennete girecekler benim ümmetimden gireceklerden daha faziletlidir (de ona ağlıyorum)! dedi.

Sonra yedinci semâya vardık.

— Kimdir o? denildi.

— Cibril’dir, dedi.

— Yanındaki kimdir? denildi.

— Muhammed’dir, denildi.

— O’na da’vet gönderilmiş midir? Bu gelen Zât’a merhaba, bu gelen kişi ne güzel yolcu! denildi.

Akabinde ben İbrahim Peygamber’in yanına vardım ve ona selâm verdim. O da:

— Bir oğul ve peygamber, merhaba sana! dedi.

Sonra bana el-Beytu’l-Ma’mûr gösterildi. Ben Cibril’e bunu sordum. Cibril:

— Bu el-Beytu’l-Ma’mûr’dur, her gün onun içinde yetmişbin melek namaz kılar, bundan çıktıkları zaman artık bu onların son girişidir, bir daha oraya dönmezler, dedi.

Bana Sidretu’l-Muntehâ da gösterildi. Bir de gördüm ki, sidre ağacının yemişleri sanki Yemen ‘in Hecer şehri testileri gibi; yaprakları ise fillerin kulakları gibidir. Sidre ‘nin dibinde dört nehir vardır: İki bâtın nehir, iki zahir nehir. Ben Cibril’e bunları sordum. Cibril;

— Bâtın olan iki nehir cennettedir. Zahir olan iki nehir ise Nîl ile Furât nehirleridir, dedi.

Sonra benim üzerime (her gün) elli namaz farz kılındı. Ben bunları kabul ettim ve Musa’ya geldim. Mûsâ:

— Ne yaptın? dedi.

— Üzerime elli namaz farz olundu, dedim. Mûsâ:

— Ben insanları senden daha iyi biliyorum; ben İsrâîl oğullarını sıkı bir denemeye tâbi’ tuttum. Senin ümmetin her gün elli namaza takat getirmez. Onun için Rabb’ine dön de hafifletmesini iste, dedi.

Ben de döndüm ve hafifletmeyi istedim. Rabb’im namazları kırk yaptı. Sonra evvelki gibi Mûsâ ‘ya; akabinde Rabb’ime gidip yine hafifletme istedim. Sonra Rabb’im namazları otuz yaptı. Sonra yine bundan önceki gibi Musa’ya; akabinde Rabbi’me gidip hafifletme istedim. Bu sefer Rabb’im namazları yirmi yaptı. Sonra yine Musa’ya ve akabinde Rabb’ime gidip hafifletme istedim. Bu sefer Rabb ‘im namazları on yaptı. Sonra Musa’ya geldim. O da yine hafifletme istememi söyledi. Bu sefer Rabb’im namazları beş yaptı. Akabinde Musa’ya geldim. Mûsâ:

— Ne yaptın? dedi.

— Rabb’im namazları beş yaptı, dedim.

Mûsâ önceki gibi yine hafifletme istememi söyledi. Ben Musa’ya:

— Hayırla selâmette kal (ben bu beşi kabul ediyorum), dedim. Akabinde Allah tarafından:

— Ben beş vakit namazla farizamı imza ve infaz ettim ve kullarımdan fazlasını hafiflettim; ben güzelliği on kat ile karşılarım! Diye nida olundu’.

Ve Hemmâm ibn Yahya, Katâde’den; o da el-Hasen’den; o da Ebû Hureyre’den; o da Peygamber’den el-Beytu’l-Ma’mûr hakkında ayrı hadîs söyledi.