3194 ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Urvetu’bnu’z-Zubeyr, el-Misver ibnu’l-Mahrame’den tahdîs etti, ona da Âmir ibn Luey oğulları’nın yeminli dostu olan ve Bedir harbinde hazır bulunan Amr ibn Avf el-Ensârî (radıyallahü anh) şöyle haber vermiştir:
Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) harb etmeksizin Bahreyn ahâlîsiyle barış andlaşması yapmış ve Bahreyn ahâlîsi üzerine el-Alâ ibnu’l-Hadramî’yi emîr ta’yîn etmişti. Tahsil olunan cizye mallarını getirmek üzere de Rasûlüllah, arkadan Ebû Ubeyde ibnu’l-Cerrâh’ı Bahreyn’e gönderdi. Ebû Ubeyde cizye mallarını alıp Bahreyn’den Medine’ye geldiğinde, Ensâr onun geldiğini işitince -ki bu haberin yayılması sahabelerin, Peygamber’in beraberinde sabah namazı kıldıkları zamana tesadüf etmişti- Peygamber’in onlara sabah namazını kıldırıp ayrılması ile beraber hemen sahâbîler Ebû Ubeyde’ye karşı çıktılar. Rasûlüllah sahâbîleri bu hâlde görünce gülümsedi ve onlara:
— “Ebû Ubeyde’nin birçok malla geldiğini işitmiş olduğunuzu sanıyorum” buyurdu.
Onlar da:
— Evet yâ Rasûlallah! Diye tasdik ettiler. Bunun üzerine Rasûlüllah:
— “Sevininiz ve sizi sevindirecek ni’metleri (bundan böyle her zaman) ümîd ediniz. Allah’a yemin ederim ki (bundan sonra) size fakirlik ve ihtiyaç geleceğinden korkmam. Fakat sizin üzerinize korkmakta olduğum şey, sizden önce gelip geçen ümmetlerin önüne dünyâ nimetlerinin yayıldığı gibi sizin önünüze de yayılması, onların birbirlerine bu nimetlerde hased ettikleri ve en nefîs olanını elde etme yarışına giriştikleri gibi sizin de birbirinizle nefsâniyet yarışına girişmeniz ve bu yarışmanın onları helak ettiği gibi sizleri de helak etmesidir” buyurdu.