3180 Omer ibnu’l-Hattâb (radıyallahü anh) -Tâif dönüşünde Cı’râne’de:
— Yâ Rasûlallah! Şu muhakkak ki üzerimde Câhiliyet devrinde -el-Mescidu’l Harâm’da- bir gün i’tikâf etme adağı vardır (ne buyurursunuz)? dedi.
Rasülullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona adağını îfâ edip yerine getirmesini emretti. Nâfi’ şöyle demiştir: Omer (radıyallahü anh), Huneyn harbi esirlerinden iki cariyeye nail oldu ve bunları Mekke’deki evlerden birisinin içine koydu. Yine ikinci râvî Nâfi’ dedi ki: Müteakiben Rasûlüllah, Huneyn (harbi) esirlerine hürriyet verdi. Bu sebeble esirler sokaklarda koşmaya başladılar. Bunun üzerine Omer, oğluna:
— Yâ Abdallah! Bak, gör, bu ne hâldir? Dedi
(O da sokaklarda ileri geri koşan câriye kalabalığının sebebini |sorup öğrenerek geldi ve:)
— Rasûlüllah bütün cariyelere hürriyet vermiştir, dedi. Omer de oğluna;
— Haydi sen de git ve o iki cariyeyi salıver! Dedi.
Yine Nâfi’: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ci’râne’den umre yapmamıştır; eğer oradan umre yapmış olaydı bu husus Abdullah ibn Omer’e gizli kalmazdı, demiştir.
Ve Cerîr ibn Hazım, Eyyûb’dan; o da Nâfi’den; o da İbn Omer’den olmak üzere, İbn Omer’in “Bu iki câriye beşte birden idi” dediğini ziyâde etmiştir. Ve bu i’tikâf hadîsini Ma’mer ibn Râşid, Eyyüb’dan; o da Nâfi’den; o da İbn Omer’den olmak üzere en-Nezr Kitâbı’nda rivayet etti, fakat orada “Yevmin” -yahut- “Yevme= يَوْمَ ” demedi