3177 Abdurrahmân ibn Avf (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bedir harbi günü ben harb saffında durup sağıma soluma baktığım zaman Ensâr’dan yaşca taze iki genç gördüm. Bunlardan daha şiddetli ve kuvvetli olan iki kimse arasında olmamı temenni ettim. Bu iki gençten biri beni gözü ile süzdü de:
— Ey amca! Ebû Cehli tanır mısın? diye sordu. Ben de:
— Evet, tanırım, dedim ve: Ey kardeşim oğlu! Ebû Cehl’i ne ya pacaksın? Diye sordum. O da:
— Bana haber verildi ki, o Rasûlüllah’a sövüyormuş. Hayâtım elinde olan Allah’a yemîn ederim ki, eğer onu görürsem artık benimle ondan eceli yakın olan ölünceye kadar, şahsım onun şahsından asla ayrılmayacaktır, dedi.
Ben (bu gencin heyecanla söylediği) bu kat’î sözden dolayı hayret ettim.
Bu iki gençten diğeri de beni gözden geçirdi de öbürünün söylediği gibi söyledi. Bu sırada gözlerim hiçbir tarafa takılmadan ben Ebû Cehl’i görmüştüm. O, Kureyş askeri içinde dolaşıp duruyordu. Ben:
— Gençler! Öteye beriye telâşla giden şu şahıs, bana sormuş olduğunuz Ebû Cehl’dir, dedim.
Onlar da çabucak kılıçlarına sarıldılar ve Ebû Cehl’i öldürünceye kadar kılıçlarıyla ona vurdular. Sonra dönüp Rasûlüllah’ın huzuruna geldiler ve hâdiseyi O’na haber verdiler. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
— “Ebû Cehl’i hanginiz öldürdü?” diye sordu. Bunlardan her biri:
— Onu ben öldürdüm, dedi. Rasûlüllah:
— “Kılıçlarınızı sildiniz mi?” diye sordu. Onlar:
— Hayır, silmedik, diye cevâb verdiler.
Bunun üzerine Rasûlüllah (kılıçlarına ne kadar kan bulaştığını ve ne derece derinlikte battığını anlamak için) genç gazilerin kılıçlarına baktı da (gönüllerini hoş etmek için):
— “Onu her ikiniz öldürmüşsünüz; Ebû Cehl’in ele geçen eşyası (öldürücü darbeyi vurduğu için) Muâz ibn Amr ibni’l-Cemûh’a âiddir” buyurdu.
Bu iki mücâhid Mûaz ibn Afra ile Muâz ibn Amr ibni’l-Cemûh idi.