3130- Ebû Bekr de ona:
— Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Biz (peygamberler topluluğu) mîrâs olunmayız. Bizim bıraktığımız şeyler sadakadır” buyurmuştur, dedi.
Bu cevâb üzerine Rasûlüllah’ın kızı Fâtıma öfkelendi ve Ebû Bekr’den ayrıldı. Onun Ebû Bekr’den ayrılıp uzaklaşması tâ ölünceye kadar devam etti. Ve Fâtıma, Rasûlüllah’tan sonra altı ay yaşadı.
Âişe dedi ki: Fâtıma, Ebû Bekr’den, Rasûlüllah’ın Hayber’den, Fedek’ten ve Medine civarındaki sadakasından, yani geriye bıraktığı mallarından olan kendi hissesini istiyordu. Ebû Bekr, Fâtıma’nın bu isteğini kabul etmedi ve şu gerekçeyi söyledi:
– “Ben Rasûlüllah’ın hayâtında yapmakta olduğu hiçbir şeyi terk etmem, muhakkak O’nun yaptığı işi yaparım. Çünkü ben O’nun işinden herhangi bir şeyi terk edersem, haktan sapacağımdan korkarım”.
(Âişe şöyle devam etti:) Rasûlüllah’ın Medine’deki sadakasına gelince Omer bunu (mülkiyetle değil de, hakları kadar yararlanmaları için) Alî ile Abbâs’a verdi. Hayber ile Fedek’teki arazîlere gelince, Omer bunları elinde tuttu, başkasına vermedi ve şöyle dedi:
— “Bu iki arazî Rasûlüllah’ın sadakasıdır ki, bunlar kendisine inmekte olan haklar ve kendisine nevbet nevbet isabet edecek hâdiseler içindir. Bu iki arazînin işi devlet başkanlığı işini üzerine alan kimseye bırakılır”.
ez-Zuhrî (bu hadîsi tahdîs ettiği zaman) şöyle dedi: Bu Hayber ve Fedek’ten Peygamber’e hâs olan arazîler bugüne kadar Omer’in yapıp koyduğu uygulama üzerindedirler.
Ebû Abdillah el-Buhârî (hadîsteki kelimeyi âyetteki ile tefsîr ederek) şöyle dedi: “i’terâke”, “Sana çarptı” demektir; “Ona isabet ettirdim, çarptım” ma’nâsına olan “Aravtuhû”dan iftiâldir. “Ya’rûhû ve i’terânî”, “Ona bir hâdise isabet etti, beni bir iş kaplayıp kuşattı” ta’bîrleri bu ma’nâdandır.