3114 Cerîr ibn Abdillah (radıyallahü anh) bana şöyle dedi: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana:
—”Şu Zu’l-Halasa’dan beni rahatlandırmaz mısın?” buyurdu. O, Yemenliler’in Ka’be’si diye isimlendirilen bir ev idi ki, orada Has’am kabilesi vardı. Ben, Rasûlüllah’ın bu emri üzerine Ahmes kabilesinden yüzelli süvarinin başında Zu’l-Halasa’ya gittim. Bu Ahmesliler atlar sahibi idiler (yani iyi binici idiler). Ben Peygamber’e:
— At üzerinde sabit duramıyorum, diye haber verdim. Peygamber göğsüme vurdu, hattâ ben O’nun parmaklarının izlerini göğsümde gördüm. Ve:
— ” Allahım! Sen Cerîr’i (at üstünde) sabit tut ve onu hidâyet edici, hidâyet edilmiş kıl” diye duâ etti.
(Râvî dedi ki:) Akabinde Cerîr, Zu’l-Halasa’ya gitti. O şirk ma’edini kırıp yıktı ve yaktı. Sonra Peygamber’e sevinçli haberi ulaştırması için bir müjdeci yolladı. Cerîr’in yolladığı bu elçi:
— Yâ Rasûlallah! Seni hakk ile peygamber gönderen Allah’a yemîn ederim ki, ben Sen’in huzuruna muhakkak o şirk ma’bedini uyuz deve gibi harâb bir hâlde bıraktıktan sonra gelmişimdir, dedi.
Bu sevinçli haber üzerine Peygamber, beş kerre şöyle duâ etti:
— “Ahmes kabilesinin atları ve süvarileri mübarek olsun!” Râvî Müsedded kendi rivayetinde: “Has’am kabilesi içinde bir evdir” şeklinde söylemiştir.