2838 Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) – bir da’vet üzerine Kur’ân bilenlerden – yetmiş kişilik bir topluluğu Suleym oğulları’ndan bâzı soylara ve Âmir oğullarına (din öğretmek için) göndermişti. Bunlar Maûne Kuyusuna vardıkları zaman, dayım (Haram ibn Milhân) arkadaşlarına:
— Sizden önce ben (Suleym oğulları’na) varayım da, eğer onlar bana Rasûlüllah’tan kendilerine tebliğ edinceye kadar emân verirlerse, ben tebliğ edeyim. Emân vermezlerse sizler bana yakın bir yerde bulunmuş olursunuz, dedi ve ilerledi.
Suleym oğulları evvelâ dayıma emân verdiler. O da Peygamber’den onlara hadîs ve teblîğ söylerken, onlar ansızın aralarından (Amir ibnu’t-Tufeyl isminde) bir adama işaret ettiler. O da dayıma (arkasından şiddetle) mızrak sapladı ve mızrağı göğsünden çıkardı. Bu ölüm darbesi üzerine dayım Haram, (göğsünden fışkıran kanları ellerine bulayıp yüzüne ve başına sürerek):
— Allâhu ekber ( = Allah en büyüktür). Ka’be’nin sahibine yemin ederim ki, ben (şehîdlik rütbesi) kazandım! Diye bağırdı.
Sonra (bu gaddar) Suleym oğulları dayımın geri kalan arkadaşlarına döndüler. Ve dağa kaçan (Ka’b ibn Zeyd denilen) topal bir kşiden başka, onları da öldürdüler. Râvî Hemmâm: Bunun beraberinde (bulunan Amr ibnu Umeyye ed-Demrî isminde) diğer bir adamı da söylediğini sanıyorum, demiştir.
O anda Cibril aleyhi’s-selâm bu faciayı Peygamber’e:
— Seriyyedeki bütün sahâbîler Rabb’lerine kavuştular. Allah onlardan razı oldu; onları da razı etti! Diye haber verdi.
O zamanlar biz Cibril’in bu haberini (Kur’ân olarak): “Bizi kavmimize haber veriniz: Biz Rabb’imize kavuştuk. O bizden razı oldu; bizi de razı kıldı” diye okurduk. Bir zaman sonra (tilâveti) nesh olundu.
Bu facia üzerine Peygamber; Allah’a ve Rasülü’ne isyan eden şu Rı’l, Zekvân, Lıhyân oğulları ve Usayya oğulları aleyhine kırk sabah la’net duası yaptı.