2768 İbn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Hayber ahâlîsi Abdullah ibn Omer’in bir organını kırdıkları zaman bir hutbe yaparak şöyle dedi:
— Şüphesiz Rasûlüllah, Hayber Yahudileri’ne, fetihten önce kendilerinin olan malları mülkleri üzerinde ortaklık muamelesi yapmış ve: “Sizleri bu arazîler üzerinde Allah’ın sizleri burada bıraktığı müddetçe bırakıyoruz” buyurmuştur. Abdullah ibn Omer, Hayber’deki malına çıkıp gitmişti. Geceleyin kendisine zulmedildi de, iki eli ve iki ayağı burkuldu. Bizim o Hayber arazîsinde Yahûdîler’den başka düşmanımız yoktur. Onlar bizim düşmanlarımızdır. Biz bu suçla onları ittihâm ediyoruz. Ve ben onları Hayber’den sürüp çıkarmayı düşündüm, dedi.
Omer onları çıkarmaya karar verince, kendisine Yahûdî başkanlarından Ebû Hukayk oğulları’ndan biri geldi de:
— Ey Mü’minlerin Emîri! Muhammed bizleri burada bırakmış, mallar üzerine bizimle ortaklık anlaşması yapmış ve bizleri vatanımızda bırakmayı şart kılmış iken, sen bizleri çıkarıyor musun? dedi. Omer de:
— Sen benim, Rasûlüllah’ın sana söylediği şu sözü unuttuğumu mu sandın: “Hayber’den çıkarıldığın zaman uzun bacaklı, yürüyüşe sabırlı dişi deven seni geceden geceye akıtıp götürürken, senin hâlin nice olur!” buyurmuştu, dedi. Yahûdî, Omer’e:
— Bu söz Ebû’l-Kaasım’dan bir şakacık idi, dedi. Omer:
— Yalan söyledin ey Allah’ın düşmanı! Dedi ve onları Hayber’den sürüp çıkardı ve onlara mahsûlden olan haklarının kıymetini mal olarak, deve olarak, deve semerleri, ipler ve daha başka şeylerden metâ’lar olarak kendilerine verdi.