2766 İbn Cureyc şöyle dedi: Bana Ya’lâ ibnu Müslim ile Amr ibnu Dînâr, Saîd ibn Cubeyr’den haber verdi. Bu iki râvîden herbiri arkadaşının rivayeti üzerine artırma yapmaktadırlar. Bu iki râvîden başkaları şöyle haber verdi: İbnu Cureyc şöyle demiştir: Ben bu ikinin başkasından işittim; o da Saîd ibn Cureyc’den tahdîs ediyordu ki, Saîd ibn Cubeyr şöyle demiştir: Bizler muhakkak İbn Abbâs’ın yanında bulunduk; o şöyle dedi: Bana Ubeyy ibn Ka’b tahdîs edip şöyle dedi: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah’ın Rasûlü olan Mûsâ, (İmrân oğlu Musa’dır; Kelîmullah’tır; başka bir Mûsâ değildir)” buyurdu da Mûsâ ile Hızır kıssası hakkındaki hadîsi zikretti. Bu hadîste Hızır, Mûsâ’ya: “Sen beraberimde asla sabredemezsin demedim mi, dedi” Gerçekten bu birinci soru Mûsâ tarafından bir unutma eseri olmuştu. Orta soru ise söz ile bir şart olmuştu. Üçüncü soru ise kasden olmuştu. Birinciye şu kavliyle işaret etti: “Unuttuğum şeyden dolayı beni muaheze etme, şu arkadaşlığımızda bana güçlük çıkarma, dedi”.
Sözlü bir şart olan orta soruya şu sözle işaret etti: “Yine gittiler. Nihayet bir oğlan çocuğuna rast geldikleri zaman o hemen bunu öldürdü… Mûsâ; Eğer bundan sonra sana bir şey sorarsam, benimle arkadaşlık etme, dedi”.
Üçüncü soruya da sununla işaret etti; “Yine gittiler…. Derken yıkılmak isteyen bir duvar buldular. O bunu derhâl doğrultuverdi…”. İbn Abbâs: “Gemiye gelince, o denizde iş yapan yoksullarındı. Onun için ben onu kusurlu yapmak istedim ki, arkalarında her sağlam gemiyi zorla almakta olan bir hükümdar vardı” (el-Kehf: 79) âyetindeki “Verâehum = Arkalarında)” sözünü “Emâmehum melikun = Önlerinde bir melik vardı” şeklinde okumuştur.