Ve Yüce Allah’ın şu kavli:
“Bunlar sana vahyetmekte olduğumuz gayb haberindendir. Meryem’i onların hangisi himayesine alacak diye kalemlerini atarlarken, sen yanlarında yoktun” (Âlu İmrân: 44).
İbn Abbâs da: Onlar kur’alarını attılar. (Ürdün Nehri’ne attıkları) kalemler, suyun akışıyla beraber aktılar. Zekeriyyâ’nın kalemi ise suyun akışına üstün geldi ve Zekeriyyâ, Meryem’i himayesine aldı, demiştir. Allah’ın: “Fe sâheme fe kâne minel mudhadıyn” (es-saffat: 141) kavlindeki “Sâheme “, “Kur’a attı= “Mine’l-mudhadıyn”, “Mine’l-meshûmiyn (yani kur’a çekilip yenilenlerden oldu)” demektir.
Ebû Hureyre: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir topluluğa yemîn teklif etti. Hepsi yemîn etmeye davrandılar. Bunun üzerine Peygamber, evvelâ hangisinin yemîn edeceğini belirlemek üzere, aralarında kur’a çekilmesini emretti, demiştir.
2727 en-Nu’mân ibn Beşîr (radıyallahü anh) şöyle diyordu: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Allah’ın sınırları hususunda gösteriş yapıp onları zayi’ eden ve onların içine düşen kimselerin benzeri, şu topluluğun benzeri gibidir: Onlar bir gemi üzerine kur’a attılar. Neticede bâzıları geminin aşağı katında, diğer bâzıları da geminin yüksek katında oldular. Geminin alt katındakiler suya, üst kattakilerin üzerinden geçiyorlardı. Üsttekiler onların bu gidiş gelişleriyle eziyet duyuyorlardı. Derken su getirenlerden biri bir balta aldı da geminin aşağısını delmeye başladı. Gemidekiler onun yanına gelip: Sen ne yapıyorsun? dediler. Oda: Sizler benim yüzümden eziyettendiniz. Benim için de sudan ayrı kalmak kaabil değil, dedi. İşte bu durumda eğer o gemidekiler bu kişinin elleri üzerinden yakalar da onu men’ ederlerse, hem onu kurtarmış olurlar, hem de kendilerini kurtarırlar. Eğer onu serbest bıraksalardı, hem onu helak etmiş, hem de kendilerini helak etmiş olurlar”.