Ve İbrâhîm en-Nahaî: Kadın ve kocadan her birinin diğerine hibe etmesi caizdir, demiştir. Omer ibn Abdilazîz de: Karı ile koca birbirine yaptıkları hibeden dönemezler, demiştir.
Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de; Aişe’nin evinde bakılıp tedâvî edilmek hususunda diğer kadınlarından izin istemiştir.
Ve yine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Hibesinden dönen kimse, kusmuğuna dönen köpek gibidir” buyurdu.
ez-Zuhrî de karısına, mehrinin bir kısmını yahut hepsini bana hibe et diyen, sonra da çok geçmeden o kadını boşayan, bunun üzerine karısı o mehre dönen kimse hakkında: Koca eğer o kadını aldatmış ise, koca o mehri kadına geri verir. Şayet kadın mehri gönül rızâsı ile ona vermiş ve adamın işinde kadına hiçbir aldatma yoksa bu caizdir, yâni mehrin kadına geri verilmesi vâcib olmaz, demiş ve şunu eklemiştir:
Yüce Allah şöyle buyurdu: ” (Aldığınız) kadınların mehirlerini yürekten isteyerek ve Allah’ın bir atıyyesi olarak verin. Bununla beraber eğer ondan birazını gönül hoşluğu ile size bağışlamış olurlarsa, onu da içinize sindire sindire yiyin” (en–Nisâ: 4).
2626 Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hastalığı ağırlaşıp ızdırabı şiddetlendiği zaman (Meymûne’nin odasında idi), benim odamda bakılıp tedâvî edilmek hususunda kadınlarından izin istedi. Kadınlar da O’na izin verdiler. Akabinde Peygamber iki kişinin arasında ayakları yerde çizgi çizerek (Meymûne’nin odasından) çıktı. Peygamber, Abbâs ile başka bir kimse arasında idi. Bu hadîsin râvîlerinden olan Abdullah ibn Mes’ûd’ım oğlu Ubeydullah şöyle dedi: Ben Âişe’nin söylediği bu hadîsini İbn Abbâs’a zikrettim de, İbn Abbâs bana:
— O iki kişiden Âişe’nin adını söylemediği kimdir bilir misin?
diye sordu. Ben de:
— Hayır bilmem, dedim. İbn Abbâs:
— O kimse Alî ibn Ebî Tâlib’dir, diye cevâb verdi.