2012-…. Abdullah ibnu Amr ibni’l-As (radıyallahü anh) tahdîs edip şöyle demiştir:
Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana;
— “Yâ Abdellah! Senin gündüzleyin oruç tutar ve geceleyin de namaz kılar olduğun bana haber verilmedi mi?” buyurdu.
Ben de:
— Evet, yâ Rasûlallah, öyledir, dedim. Rasûlüllah:
— “Öyle yapma! Bâzı günler oruç tut, bâzı günler oruç tutma. Gecenin bir kısmında namaz kıl, bir kısmında yat uyu.
Fe inne li-cesedike aleyke hakkan
Ve inne li-aynike aleyke hakkan
Ve inne li-zevcike aleyke hakkan
Ve inne li-zevrike aleyke hakkan
(= Çünkü muhakkak senin üzerinde şu bedenin için bir hakk vardır, Ve muhakkak senin üzerinde gözlerin için bir hakk vardır, Ve muhakkak senin üzerinde eşin için bir hakk vardır, Ve muhakkak senin üzerinde ziyaretçilerin için de bir hakk vardır.) Ve muhakkak (bütün bu hakları edâ etmekle beraber) her ay üç gün oruç tutman sana kâfidir. Çünkü sana her bir haseneye mukaabil on misli sevâb muhakkak olduğuna göre, her ayın üç gün orucu, bütün sene orucu demektir” buyurdu.
Ben nefsim üzerinde ibâdette şiddet yaptıkça bana şiddetlendirildi. Ben:
— Yâ Rasûlallah! Ben bundan ziyâde ibâdet yapmak için kendimde kuvvet buluyorum! Dedim.
Rasûlüllah:
— “Öyleyse Allah’ın Peygamberi Dâvûd aleyhi’s-selâmın orucu gibi oruç tut, ondan fazla tutma!” buyurdu.
Ben:
— Allah’ın Peygamberi Dâvûd aleyhi’s-selâmın orucu ne kadardır? Dedim.
— “Senenin yarısıdır” buyurdu.
Abdullah yaşlanıp da nefsinde eskisi gibi ibâdete kuvvet kalmayınca “Ah, keski ben Peygamber’in bahşettiği ruhsat ve kolaylığı kabul etmiş olaydım” der dururdu.