İbn Abbâs ite Enes, ihrâmlının kesmesinde bir be’s görmediler. Bu kesme, kesilecek şey avdan başka; deve, koyun, sığır, tavuk, at gibi bir hayvan olduğu hâldedir. Bunun Adli, bunun misli demektir. Ayn’ın kesriyle ref olduğu zaman, bunun Idh, bunun ağırlığı; dengi demektir. “Kıyâmen: ” (el-Mâide: 97) “Nizâmen” demektir. “Ya’dilûn” (el-Enâm: 1), denk (yahut misl) tutuyorlar demektir.
1852 Abdullah şöyle demiştir: Bâbam Ebû Katâde, Hudeybiye yılında gitti. Arkadaşları ihrama girdiler, fakat kendisi ihrama girmemişti. Çünkü Peygamber’e bir düşmanın kendisiyle harbedeceği haberi söylenmişti.
Peygamber gitti. Ben O’nun sahâbîleri arasında bulunduğum sırada, onların bir kısmı diğer bir kısmına doğru güldü. Ben etrafa baktım. Derhâl bir yaban eşeği ile karşılaştım. Üzerine hücum ettim. Onu mızrakla vurup yerinde hareketsiz bıraktım. Onu yükleyip getirmek için sahâbîlerden yardım etmelerini istedim. (İhrâmlı olduklarından) bana yardım etmekten çekindiler. Nihayet (kendim getirdim ve) hepimiz onun etinden yedik. Biz, Rasûlüllah ile aramızın (düşman tarafından) kesilmesinden endîşe ettik. Ben Peygamber’i aradım. Atımı bâzan şahlandırıyor, bazen da mu’tâd yürüşle sürüyordum. Gece ortasında Gıfâr oğulları’ndan bir kimseye kavuştum. Ve ona:
— Peygamber’i nerede bıraktın? diye sordum.
Gıfâr. bana:
— Ben Peygamber’i Ta’hune mevkiinde bıraktım. O es-Sukyâ köyünde kuşluk uykusu uyumak istiyordu, dedi.
Ben Peygamber’e eriştim ve:
— Yâ Rasûlallah, keşif kolundaki sahâbîlerin sana selâm ve Allah’ın rahmetini okuyorlar. Onlar, düşman tarafından seninle aralarının kesilmesinden endîşe ediyorlar. Binâenaleyh onların gelmesini” bekleyin! Dedim.
Rasûlüllah beklemeye koyuldu. Bu sırada ben:
— Yâ Rasûlallah, ben bir yaban eşeği vurdum. Yanımda onun etinden artmış bir parça vardır, dedim.
Rasûlallah yanında bulunan cemâate hitaben:
— “Bu av etini yiyiniz!” buyurdu. Halbuki onlar ihrâmlı idiler.
Ve Ebû Abdillah el-Buhârî: “Şe’ven”, “Merreten” demektir, dedi.