1665 Bize el-Leys, Nâfi’den tahdîs etti ki (o, şöyle demiştir): İbnu Umer, Haccâc’ın İbn Zubeyr ile harb etmek için Mekke’ye indiği yıl hacc etmek istedi. Çocukları tarafından kendisine: İnsanlar arasında bir harb vardır. Biz onların seni haccdan men’ edeceklerinden korkuyoruz, denildi. İbn Umer: “And olsun Allah Elçisi’nde sizin için çok güzel bir uyma numunesi vardır” (el-Ahzâb: 21). Eğer Beyt’i ziyaretten men’ olunursam, o takdirde ben de Rasûlullah’m yaptığı gibi yaparım. Ben sizleri şâhid kılıyorum ki, ben umre yapmayı kendime vâcib kıldım, dedi. Sonra yola çıktı. Nihayet (Zu’l-Huleyfe’nin önündeki) Beydâ meydanına vardığı zaman: Hacc ile umrenin hâli (mâni’ olunmakla ihramdan çıkmak cevazında) bir şeydir (yani aralarında fark yoktur). Sizleri şâhid kılıyorum ki, ben umremle beraber haccı kendime vâcib kıldım, dedi. Yolda Cuhfe yakınındaki Kudeyd mevkiinden satın aldığı kurbânı hedy olarak şevketti. Ve bu tek kurbân üzerine ziyâde etmedi. Çünkü ihramın haram kıldığı suçlardan birini işlemediğinden başka bir kurbân kesmedi. Arada ihramdan çıkmadı, ihramdan dolayı haram olan fiillerin hiçbiri kendine halâl olmadı, tıraş olmadı, saçını kısaltmadı. Nihayet nahr günü olunca, İbn Umer kurbânını kesti, tıraş oldu ve ifâda tavafını yaptı. İbn Umer nahr günü yaptığı bu ilk tavâfiyle hacc ve umre tavafını edâ etmiş olduğu görüşünde bulundu. Ve Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) da böyle yaptı, dedi .