İmâm Mâlik ibn Enes ile Muhammed ibn İdrîs eş-Şâfiî: “Rikâz, Câhiliyct Devri’nde yere gömülen hazînelerdir. Bunların keşf olunanlarında az olsun, çok olsun, beşte bir (nisbetinde vergi) vardır” demişlerdir.
Buhârî dedi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Mâden zararı hederdir; rikâzda da beşte bir vergi vardır” buyurdu.
Ve Omer ibn Abdilazîz; mâdenlerden üretilen cevherin her ikiyüz dirheminden beş dirhem vergi almıştır (ki bu da kırkta bir’dir).
Ve Hasen Basrî: “Harb diyârındaki arazîde bulunan.” rikâzda beşte bir vergi vâcibdir. Sulh ve selâmet diyarı arazîsinde bulunan rikâzda da zekât vardır” demiştir..
Ve yine Hasen Basrî: “Eğer düşman arazîsinde yitik mal bulursan, onu (yânı onun müslümâna mı, düşmana mı âid olduğunu) tahkik et. O yitik şey düşmana âid ise (yani düşmana âid olduğu sabit olursa) bunda da beşte bir nisbetinde vergi vâcibdir” demiştir
Ve bâzı Adem oğulları ise “Mâden, tâbi’ olduğu mâlî vecîbe hususunda Câihiliyet defineleri gibi rikâzdır” demiştir.
Buhârî dedi ki: Çünkü mâden işletip de ocaktan cevher çıkmaya başlayınca “Erkeze’l-ma’dinu Mâden rikâza, yani cevher vermeye başladı” denilir”. Bâzı Âdemoğullarına denildi ki: Bir kimseye bir mal hibe edildiğinde, yahut birisi çok para kazandığında, yahut meyve ağacının mahsûlü bol olduğunda “Erkezte = Sen mâden buldun” deniliyor (ve bunlardan da beşte bir derecesinde vergi mi alınır)?. Sonra da bu görüşün sahibi olan bâzı âdemoğulları tezada düştü de: “Mâdeni gizlemesinde ve beşte bir zekâtı vermemesinde be’s yoktur” demiştir.
1524 Ebû Hureyre (radıyallahü anh)’den: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Hayvân (ın cinayet ve zararı) hederdir. Kuyu (zararı) da hederdir. Mâden (zararı) da hederdir, (yani tazminleri lâzım gelmez), rikâzda -gömülü malda- beşte bir nisbetinde vergi vardır”.