“Ve zenginlerin mallarında isteyen fakirin de, (iffetinden dolayı istemeyen) yoksulun da bir hakkı vardır” (ez-Zâriyât: 19)
1496 Omer’in oğlu Abdullah (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Omer’den işittim; şöyle diyordu: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana bâzı bazı beytu’l-mâlden gâzîlik bahşişi verirdi. Ben de: Sen bunu benden daha muhtâc olan bir fakîre ver, der idim. Rasûlüllah da: “Sen bunu al! Sen hırslı bir kimse olmadığın ve isteyen de bulunmadığın hâlde, bu maldan sana bu suretle birşey geldiği zaman, sen o malı al. Bu sıfat üzere olmayan (yani kendi gelmeyen ve nefsin kendisine meylettiği) bir malın arkasında da nefsini koşturma!” buyurdu.