Ve Büreyde el-Eslemî kendi kabrinin içine iki hurma dalı konulmasını vasıyyet etmiştir.
İbn Omer (radıyallahü anh), Ebû Bekr’in oğlu Abdurrahmân’ın kabri üzerinde bir çadır gördü de: Ey oğul, bu çadırı sök, çünkü ölüyü kabrinde ancak kendi ameli gölgeler, dedi.
Ve Hârice ibn Zeyd şöyle dedi: Usman’ın halifeliği zamanında biz gençler topluluğu iken kendimi gördüm ki, bizim en şiddetli sıçrayıp atlayanımız Usmân ibn Maz’ûn’un kabrini, üzerinden öteye geçecek kadar sıçrayıp atlayan kimse idi.
Ve Usmân ibn Hakîm şöyle dedi: Hârice ibn Zeyd, benim elimi tuttu, beni bir kabir üzerine oturttu ve bana amucası Zeyd ibn Sâbitten şunu haber verdi: Zeyd ibn Sabit: Kabir üzerine oturmak ancak orada yakışmayacak söz ve fiil yapan kimseler için mekruh görüldü, demiştir .
Nâfi de: İbn Omer (radıyallahü anh), kabirler üzerine oturur idi, demiştir.
1376 Bize Ebû Muâviye, el-A’meş’ten; o da Mucâhid ibn Cebr’den; o da Tâvûs’tan; o da İbn Abbâs radıyallahü anhüma’tan tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) azâb edilmekte olan iki kabre uğradı da: “Bunlar muhakkak azâb ediliyorlar. Hem de bunlar büyük bir işten dolayı azâb edilmiyorlar. Bunlardan biri idrardan sakınmaz idi. Diğeri de koğuculuk ederdi” buyurdu. Sonra Peygamber yaprakları koparılmış taze bir hurma dalı aldı ve bunu ikiye böldü. Sonra her bir kabre bunlardan birini dikti. Sahâbîler: Yâ Rasûlallah! Bunu niçin yaptınız? Diye sordular. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Bu dallar kurumayıp taze kaldığı müddetçe, bu iki kabir sahibinden azabın hafiflemesini ümîd ederim” buyurdu.