1228 Sehl ibn Sa’d (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah’a, Kubâ’daki Amr ibn Avf oğulları arasında bir kavga meydana geldiği haberi ulaştı. Rasûlüllah, sahabelerinden bir takım insanlarla, onların arasında barış yapmak üzere hemen yola çıktı. Rasûlüllah orada alıkonuldu. Namaz vakti de geldi. Bilâl, Ebû Bekr’e geldi ve: Yâ Ebâ Bekr! Rasûlüllah alıkonuldu, namaz vakti de geldi. Sen insanlara imamlık yapar mısın? dedi. Ebû Bekr: Peki, istersen kılalım, dedi. Bunun üzerine Bilâl namaza ikaamet etti. Ebû Bekr de öne geçip insanlara namaz kıldırmak için Allâhu Ekber deyip namaza başladı. Bu sırada Rasûlüllah, safflar arasında yürüyerek, saffları yara yara geldi ve nihayet birinci safta dikildi. İnsanlar tasfîha (yani el çırpmaya) başladılar.
Sehl: “Tasfîh”, tasfîk; yani el çırpmaktır, dedi.
Sehl şöyle devam etti: Ebû Bekr, namazını kılarken başını çevirmezdi. Arkasındaki cemâat el çırpmayı çoğaltınca başını çevirip baktı ve Rasûlüllah’ı gördü ki, Rasûlüllah ona işaret edip, insanlara namazı kıldırmasını emretmekte! Ebû Bekr hemen elini kaldırıp (Rasûlüllah’ın kendisine olan bu emrinden dolayı) Allah’a hamd etti. Sonra Ebû Bekr geri geri çekilerek, Peygamber’in arkasına geçti ve saffta dikeldi. Rasûlüllah da öne ilerleyip insanlara namazın bakıyyesini kıldırdı. Namazı bitirince yüzünü insanlardan tarafa döndürüp, şöyle buyurdu: “Ey insanlar! Size ne oluyordu ki, namaz içinde bir şey arız olduğu zaman el çırpmaya başladınız? El çırpmak, ancak kadınlara mahsûstur. Her kime namazı içinde iken bir şey arız olursa Suhhânallah desin”. Bu sözlerden sonra Rasûlüllah Ebû Bekr’e yöneldi ve: “Yâ Ebâ Bekri Sana namazı kıldır diye işaret ettiğimiz zaman seni insanlara namaz kıldırmandan men’ eden nedir?” diye sordu. Ebû Bekr: “Ebû Kuhâfe oğlu için, Rasûlüllah’ın önünde durup namaz kıldırması lâyık olmaz” dedi.