988 Bize Eyyûb, Hafsa bintu Sîrîn’den tahdîs etti. O şöyle demiştir: Biz taze kızlarımızı bayram gününde namaz yerine çıkmalarından men eder idik. Basra’ya bir kadın geldi ve Halef oğulları kasrına indi. Ben de o kadının yanına geldim. O kadın, kız kardeşinin kocasının Peygamber ile birlikte on iki gazvede bulunduğunu, kız kardeşinin de bizzat bunlardan altı gazvede kocasıyla beraber bulunduğunu, onun “Biz hastalara bakıyor ve yaralılara ilâç yapıyorduk” dediğini rivayet ettikten sonra dedi ki: Kız kardeşim: Yâ Rasûlallah, bizden herhangi birimizin cilbâbı yani örtünecek dış elbisesi olmazsa, namaz yerine çıkmamasında be’s var mı? diye sormuş. Rasûlüllah da: “Diğer bir kadın arkadaşı kendi cilbâblarından birini ona giydirsin de bu kadın hayır (meclislerin) de ve mü’minlerin duasında hâzır bulunsun” buyurmuştur.
Hafsa bintu Şîrîn şöyle dedi: Ümmü Atıyye buraya geldiğinde ben onun yanına geldim ve: Böyle böyle buyurduğunu sen Peygamber’den işittin mi? diye sordum. Ümmü Atıyye şöyle dedi: Bâbam O’na feda olsun, evet işittim. -Ümmü Atıyye ne zaman Peygamber’i ansa, muhakkak bi-ebî, yani O’na Bâbam feda olsun der idi- Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Perde sahibi olan genç kızlar -yahut: Genç kızlar ve perde sahibi olan hanımlar (râvî Eyyûb terdîdli söylemiştir)- ve hayızlı kadınlar namaz yerine çıksınlar ve kadınlar da hayır (meclislerinde) ve mü’minlerin duasında hâzır bulunsunlar; yalnız hayızlı kadınlar namaz yerinden uzakça dursunlar” buyurdu.
Hafsa dedi ki: Ben Ümmü Atıyye’ye: Hayızlılar da mı? dedim. Ümmü Atıyye: Evet, bu hayızlı kadınlar Arafat’ta ve fulân fulân yerlerde hâzır bulunmuyorlar mı? diye cevâb verdi.