987- İbn Cureyc (yine yukarıki isnâdla) şöyle dedi: Ve bana Hasen ibn Müslim, Tâvûs’tan; o da İbn Abbâs’tan haber verdi. O şöyle demiştir: Ben, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile ondan sonra Ebû Bekr ile Omer ile ve Usmân ile birlikte ramazân bayramı namazında hâzır bulundum. Hepsi de namazı hutbeden evvel kılarlardı. Sonra namazı kılmalarının ardından hutbe yapılırdı. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hutbeden sonra yerinden çıktı. (Cemâat dağılmadan, bilhassa kadınlar çekilmeden erkekler çıkmasınlar diye) mübarek eliyle oturun diye işaret etmesi hâlâ gözümün önündedir. Sonra (oturmakta olan) erkeklerin safflarını yararak gelip, kadınların safflarına kadar gitti. Bilâl de beraberinde idi.. Oraya varınca şu âyeti okudu:
“Ey Peygamber, mü’min kadınlar sana gelip de Allâhu Teâlaya hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, evlâtlarını öldürmemek, başkasının çocuğunu kocalarına yapıştırma iftirasında bulunmamak, hiçbir iyi işte sana muhalefet etmemek üzere bey’at etmek isterlerse, bu şartlar dâiresinde sen de onların bey’atını kabul et ve kendileri için Allah’tan mağfiret iste. Çünkü Allah çok mağfiret edici, çok merhamet eyleyicidir” (el-Mümtehine: 12).
Sonra bu âyetin okumasını bitirdiği zaman: “Sizler bu bey ‘at üzere sabit misiniz?” diye sordu. İçlerinden, kim olduğunu râvî Hasen’in bilmediği, yalnız bir tek kadın; Evet, dedi. Ondan başkası cevâb vermedi. Onun üzerine; “Madem ki öyledir, sadaka verin” buyurdu. Bilâl elbisesini yaydı da sonra: Gelin, anam Bâbam size feda olsun, haydi getirin atın, dedi. Kadınlar da halkalarını, yüzüklerini Bilâl’ın ihramı içine atmaya başladılar.
Abdurrazzâk: el-Fetahu büyük halkalardır; Câhiliyyet’te vardı, demiştir.