325-…… Hafsa bintu Sîrîn şöyle demiştir: Biz tazelerimizi bayramlarda (namazgaha) çıkmaktan men ederdik. (Basra’ya) bir kadın gelip Halef oğulları kasrına indi. O kadın kız kardeşinin -ki kocası Peygamber ile birlikte on iki gazada bulunmuş, kendisi de bizzat altısına iştirak etmiş idi- Biz yaralılara ilâç yapar, hastalara bakardık, dediğini rivayet ettikten sonra, şöyle dedi: Kız kardeşim Peygamber’e: Birimizin örtünecek çarşafı olmazsa, namaz yerine çıkmamasında beis var mı? diye sormuş. Peygamber: “Arkadaşı kendi cilbâblarından birini ona giydirsin de hayr (meclisin)’e ve müslümânların duasında hâzır bulunsun” buyurmuştur.
(Hafsa bintu Sîrîn der ki:) Ümmü Atıyye buraya geldiği zaman: Bunu sen Peygamber’den işittin mi? diye sordum. Ümmü Atıyye: O’na babam feda olsun, evet işittim, dedi. -Hafsa bintu Sîrîn: Ümmü Atıyye ne zaman Peygamber’i anarsa “bi-ebî” بِأَبِي = O’na babam feda olsun” der idi, dedi.- Ümmü Atıyye şöyle devam etti: Babam O’na feda olsun, ben Peygamber’den işittim, O şöyle buyuruyordu: “Tazelerle perde sahibi kadınlar -yahut: Perde sahibi tazeler ile- hayızlı kadınlar çıkıp hayır (meclisin)de ve müzminlerin duasında hâzır bulunsunlar. Yalnız hayızlı kadınlar namaz yerinden uzakça dursunlar”. Hafsa dedi ki: Ben Ümmü Atıyye’ye karşı: Hayızlılar da mı? diye sordum. Ümmü Atıyye cevaben: Hayızlılar Arafat’ta, fulân fulân yerlerde hâzır bulunmuyorlar mı? dedi.