"Enter"a basıp içeriğe geçin

Katliam Başlıyor

Dehşet ile un ufak eden dedi üçüncüye, dağ eriten dedi dördüncüye. Dünyanın kenarını arayan rüzgar adını verdi beşinciye, yukarıda ve aşağıda hiç kimseyi esirgemeyen dedi altıncıya. Yedincisi çok gaddar bir kötülükle doluydu; canlıları buharlaştıran dedi adına. Anu’nun onayıyla bu yedi silah verildi Nergal ve Ninurta’ya ki bunlarla yıkımı başlatsınlar. Ninurta dehşet silahlarının yerine vardığında Nergal hazırdı yıkmaya ve yok etmeye.

Oğulları öldüreceğim, babaları yok edeceğim, diye bağırıyordu Nergal intikam duygusuyla. Göz diktikleri diyarları dümdüz, günahkar şehirleri alt üst edeceğim! Böyle ilan ediyordu Nergal öfkeyle. Yiğit Nergal, doğruları da mı yok edeceksin günahkarlarla birlikte? Böyle sordu Ninurta yoldaşına. Enlil’in talimatı çok açık! Seçilen hedeflere doğru yol göstereceğim sana, peşime düşüp izleyeceksin beni!

Anunnakilerin kararı bildirildi bana, dedi Nergal, Ninurta’ya. Enlil’den gelecek işareti beklediler yedi gün ve yedi gece. Niyetine uygun olarak, bekleyişi tamamlandığında, Babili’ye döndü Marduk. Silahlarla donatılmış takipçilerinin huzurunda en üstün olduğunu ilan etti. Dünya yıllarının hesabı bin yedi yüz otuz altı idi o sırada. O gün, o meşum gün yolladı Enlil işareti Ninurta’ya. Ninurta Maşu (Sinadaki dağ) dağına gitmek üzere çıktı yola, Nergal de düştü ardına.

Dördüncü bölgenin tam kalbindeki dağı ve ovayı göklerden taradı Ninurta. Yüreği ezilerek verdi Nergal’e işareti: Uzak dur! diye işaret verdi ona. Sonra ilk dehşet silahını gökten aşağı bıraktı Ninurta. Maşu dağının tepesini bir ışık çakmasıyla koparttı; dağın iç kısımları eriyiverdi anında. Göksel arabalar yerinin üstünde ikinci silahı serbest bıraktı. Yedi güneş parlaklığıyla ovanın kayalarında fışkıran bir yara açtı silah. Dünya sarsılıp ufalandı; gökler bu parlamanın ardından karardı.

Yanmış ve ezilmiş taşlarla örtülü arabaların düzlüğü, Düzlüğü çevreleyen tüm ormanlardan geriye yalnızca ağaç gövdeleri kaldı sağlam. Tamamdır, sözlerini haykırdı Ninurta gök gemisi siyah ilahi kuştan. Marduk ve Nabu’nun göz diktiği kontrolden artık sonsuza dek mahrum kaldılar! Derken Ninurta’ya özendi Nergal; yok edci Erra olması için dürttü yüreği onu.

Kral yolunu izleyerek beş şehrin yemyeşil vadisine doğru uçtu. Nabu’nun insanlarını yollarından çevirdiği yemyeşil vadide, kafeslenmiş bir kuş gibi ezmeyi planlıyordu Nergal! Birbiri ardınca uçtu beş şehrin üstünden, her birine bir dehşet silahı yolladı Erra göklerden. Vadinin beş şehrini bitirip tüketti, viraneye döndü hepsi. Ateş ve kükürt yağmuruyla alt üst oldular, oralarda yaşayanların hepsi buharlaştılar.

Muazzam silahlar yüzünden devrildi dağlar, deniz sularını tutan sürgü kırıldı. Vadiye akıp doldu denizin suları, sularla kaplandı vadi. Sular şehirlerin külleri üstüne aktığında göklere yükseldi buhar. Tamamdır, diye bağırdı gök gemisindeki Erra. İntikam duygusu kalmamıştı Nergal’in kalbinde. Ellerinden çıkan kötülüğü tararken iki kahraman gördükleri şeyden dolayı şaşırdılar.

Parlamaların ardından kararmıştı gökler ve sonra bir fırtına esmeye başladı. Karanlık bir bulutun içinde dönenen kötülük rüzgarı göklerin kasvetini taşıyordu. Gün ilerledikçe ufuktaki güneş karanlıkla örtüldü. Gece çökünce dış kenarlarında ürkütücü ışıldamalar dans etti, yükselen Ay’ı bile yok etti. Ertesi gün şafak söktüğünde, batıdan, yükarı denizden güçlü bir bora esmeye başladı.