Derken kıpırdandı İnanna; açıldı gözleri, ölümden dönüp ayağa kalktı İnanna. İki elçi İnanna’yı yukarı Dünya’ya götürmeye hazırlanınca Dumuzi’nin cansız bedenini de yanlarına almalarını buyurdu İnanna.Aşağı Abzu’nun yedi kapısından geçip çıkarken askeri teçhizatı ve vasıfları geri veridi ona. Dumuzi’nin kara diyardaki meskenine götürmelerini buyurdu elçilere gençliğinin aşkını.
(İnanna Dumuzi aşkı hem romantizm de hem de ezoterizm de geniş yer bulur. Ezoterizm bu olayı tamamen mecazi anlamlarıyla değerlendirir. Dünya’nın aşağısına inme ve ölüm insanın Dünyevi kimliğinden kurtulma, bunu yaparken gizemli yedi kapıdan geçişi, ölüp tekrar yeniden doğuşu ve yeni kimliğinin özellikleriyle silahlanması tamamen Tanrısallaşma yolunda adımlar olarak değerlendirilir.
Oysa gerçek tamamen farklıdır. Ortada müthiş bir erk savaşı, Dünya’ya egemen olmak için Anunnakiler’in yaptığı kardeş katliamı vardır. Tıpkı biz insanlar gibi. Zaten onların benzeyişinde ve suretinde değil miyiz? Oradaki ihtişamlı yapılar ya insanları köle olarak kullanan Anunnakilerin megalomanisinin eseri, ya da zorunlu astrolojik tesislerdi. Yani yedi kapı, yedi merdiven, on iki görevli tamamen şartlar gereği ya da megalomani gereği oluşturulan sembollerdi.)