Alalu’nun ışınlanan sözleri giderek güçleniyordu: Acele edin! Acele edin, diyordu. Sazlıkların kıyısında, baktılar ki şöyle bir manzara: Güneş ışıklarının altında parlıyordu Nibiru’dan bir araba; Alalu’nun gök arabasıydı bu! Kahramanların adımları hızlandı, Alalu’nun arabasına doğru seğirttiler. Sabırsızlanan Ea kendi balık giysisini kuşandı; kalbi göğsünde davul gibi gümbürdüyordu. Sazlıklara atladı, kıyısına doğru hızlı adımlarla yürüdü. Sazlıkları örten su yüksekti, dibi tahmininden daha derindeydi.
Yürümeyi bırakıp yüzdü; geniş kulaçlarla ileri atıldı. Kuru topraklara yaklaştığında, yeşil çayırları görür oldu. Derken ayağı sert zemine dokundu; ayağa kalkıp yürüyerek devam etti. İleride Alalu’yu görüyordu; kollarını şevkle sallayan. Sulardan çıkan Ea kıyıya ayak bastı: Koyu renkli Dünya’nın üstünde durmaktaydı. Alalu koşarak karşıladı damadını, sımsıkı kucakladı onu. Hoş geldin başka bir gezegene, dedi Ea’ya Alalu.