Şimdi bu Alalu’nun krallığının ve Dünya’ya gidişin hikayesidir. Ülkede birlik kaybolmuştu, krallık konusunda pek çok kişi zarar görmüştü. Sarayda prensler çalkalanmakta, mecliste danışmanlar üzgündü. An’dan başlayarak tahta çıkmıştı ardıllar, babadan oğula sürmüştü bu; sekizinci olan Lahma bile evlat edinilmiş bir oğul ilan edilmişti. Alalu da kimdi? Yasal varis miydi, İlk Oğul muydu? Hangi hakla el koymuştu, kral katili değil miydi o? Yargılayan yedilerin huzuruna çağırıldı Alalu; kısmeti orada ele alınacaktı.
Anşargal’e dayanır soyum, diye iddia etti yargıçların huzurunda. Atam onun bir cariyeden doğan oğluydu, adı Alam’dı. Şarlar hesabında Alam ilk oğul idi; taht ona aitti. Gebe kalan kraliçe onun haklarını bir kenara attı. Tohumun kanununu çıkarıverdi hiç yoktan, kendi oğluna krallık sağladı. Alam’ı krallıktan etti; onun yerine bunu oğluna bağışladı.
Alam’ın süregelen soyundanım ben; Anşargal’ın tohumu benim içimde. Yargılayan yediler, Alalu’nun sözlerini dikkatle dinlediler. Meseleyi danışmanlar meclisine aktardılar ki, hakikat mi uydurma mı kesinleşsin. Kayıtlar evinden çıkartılan kraliyet yıllıkları getirilip büyük bir dikkatle okundu. İlk kraliyet çifti An ve Antu idi; üç oğulları vardı, hiç kızları olmamıştı. İlk oğul Anki idi; tahtta iken ölmüş ve çocuğu olmamıştı. Onun yerine ortanca oğul tahta çıkmıştı; Anib’di adı.
Anşargal onun ilk oğluydu; tahta çıkmıştı. Onun ardından ilk oğulun tahta çıkması kuralı sürmedi; ardıllık kanununun yerini tohumun kanunu aldı. Bir cariyenin oğluydu ilk oğul; tohumun kanununa göre krallıktan mahrum edilmişti. Krallık Kişargal’in oğluna bahşedildi; kralın üvey kız kardeşiydi, işte buydu sebebi. Cariyenin oğlundan, ilk oğuldan söz etmiyordu yıllıklar. Onun soyundanım ben, diye haykırdı Alalu danışmanlara. Ardıllık kanununa göre krallık ona aitti; ardıllık kanununa göre krallık şimdi benim hakkım.
Kuşkulu danışmanlar Alalu’dan bir hakikat yemini etmesini istediler. Alalu ölüsü dirisi üstüne yemin etti; meclis artık onu kral görmekteydi. Yaşlıları çağırdılar, prensleri topladılar; onların huzurunda kararı açıkladılar. Prensler arasında genç bir prens öne çıktı; krallık hakkında bir kaç şey söylemek istiyordu. Ardıllık yeniden gözden geçirilmeli, dedi toplananlara. Ne ilk oğul ne de bir kraliçeden doğan oğul olsamda saf bir tohumdan geliyorum. An’ın özü içimde korundu, hiç bir cariye onu sulandırmadı.
Danışmanlar onun sözlerini hayretler içinde dinliyorlardı; genç prens toplananlara biraz daha yaklaştı. Ona adını sordular. Anu’dur; büyükbabam An’ın adı verilmiştir bana. Onun seceresini soruşturdular ve o da onlara An’ın üç oğlu olduğunu hatırlattı. Anki ilk oğuldu; oğlu veya kızı olamadan öldü. Anib, ortanca oğuldu; Anki’nin yerine tahta çıktı. Anib, küçük kardeşinin kızını eş almıştı; onlardan beridir süren soy yıllıklara kaydedilmişti. An ve Antu’dan, en saf tohumlardan birinden doğan bu en küçük oğul kimdi?
Danışmanlar merakla birbirlerine baktılar. Enuru idi adı, diye bildirdi Anu onlara; o benim atamdı. Eşi Ninuru onun üvey kız kardeşiydi, oğlu ise ilk oğul; adını Enema koydular. Onun eşi de üvey kız kardeşiydi; tohum ve ardıllık kanunlarına göre Enema’ya bir oğul doğurdu. Nesiller işte bu saf soydan, kanuna ve tohuma göre kusursuz olan soydan geldiler. Ana babam bana atamız An’ ın adını onurlandırarak Anu ismini verdiler; tahttan azledildik ama An’ın saf tohumundan azledilmedik!
Pek çok danışman, kral Anu ola, diye bağrıştı. Alalu azledile! Diğerleri ise ihtiyatlı olalım dediler. Çekişmeyi önleyelim, birliği bozmayalım. Alalu’yu huzura çağırıp keşfedilenleri anlattılar. Alalu, prens Anu’ya kucaklayan kolunu uzattı ve Anu’ya şöyle dedi. Farklı evlatlardan gelse de soylarımız, tek bir atadan geliyoruz. Birlikte esenlik içinde yaşayalım ki bolluk bereket Nibiru’ya dönsün. Ben tahtta kalayım, sen de ardılım ol.
Sonra meclise seslendi. Anu veliaht olsun, izin verinde ardılım olsun.