"Enter"a basıp içeriğe geçin

5. Tablet – Gılgamış Destanı

Ormana gözlerini dikip baktılar. Katranların yüksekliğine şaştılar. Ormana girilen yola şaştılar. Humbaba’nın geçtiği yerde bir ayak izi vardı. Yollar iyi bir durumdaydı. Büyük yol güzel yapılmıştı. Onlar katran ağacı dağını görüyor, tanrıların oturduğu yeri, İrnina’nın yüksek tapınağını. Bu dağın önünde bir katran ağacı vardı. Bu, pek gürdü; gölgesi çok hoştu, sevinçle doluydu. Çalılar birbirine girmişti. Büyük ormanın ağaçları da birbirine girmişti.

İki yiğit Humbaba’yı beklediler, ama o gelmedi…
Enkidu, ağzını açıp Gılgamış’a dedi:
“Humbaba’nın izini böyle bulabilir miyiz? Bırak bir biri arkasına düşler görelim. Düşler üç kez görülmeli.”

Enkidu, ağzını açıp Gılgamış’a dedi:
“Düşün beni çok sevindirdi!”
Akşam dinlenmesine gitmek için birbirleriyle sözleştiler. Gece yarısı onun uykusu kaçtı, düşünü Enkidu’ya anlattı:

“Arkadaş, nasıl? Sen beni uykumdan ne diye tedirgin ettin? Ben niçin uyanığım? Enkidu, arkadaş, ben bir düş gördüm… Sen beni uykumdan tedirgin ettin? Ben niçin uyanığım? Birinci düşümün üstüne, ikinci düşüm göründü; derin dağ diplerinde duruyorduk, hemen dağ devrildi… Beni yere yıktı. Dağ ayaklarımı yakaladı ve onları bırakmadı. Biz onun karşısında küçük saz sinekleri gibi kaldık… Öyle aydınlıktı ki. Bana bir adam göründü. Ülkede en güzel oydu. Pek güzeldi. O beni dağın altından çekti, bana su içirdi. Yüreğim ferahladı. Ayaklarımı yere değdirdi.”

Kırda doğan Enkidu, arkadaşına dedi, Enkidu düşü yordu.
“Arkadaş, düşün güzeldir, pek iyi bir düştür. Arkadaş, gördüğün dağ Humbaba’dır. Humbaba’yı yakalayacağız; onu öldüreceğiz ve ölüsünü dışarı tarlaya atacağız. Yarın her şey sona erecek.”

İki kez yirmi saatten sonra hafif bir yemek yediler. İki kez otuz saatten sonra kendilerini dinlenmeye çektiler. Şamaş’ın önünde bir kuyu kazdılar. Ancak Gılgamış, dağa tırmandı ve ince ununu dağa serpti.

“Dağ! Enkidu için bana bir düş getir! Ona, Enkidu’ya da bir işarette bulun!”
Dağ, Enkidu için ona bir düş getirdi. Ona, Enkidu’ya da bir işarette bulundu. Pek soğuk bir yel esti, bir fırtına gelip geçti. Fırtına, Gılgamış’ı uyuttu. Gılgamış uyurken dağların yamaçlarında biten buğdaylar gibi bir yana devrildi ve Gılgamış’ın çenesi baldırına dayandı. İnsanlara gevşeklik veren uyku onun üstüne düştü. Uyandığı uykuyu bırakıp yukarı yürüdü, arkadaşına dedi:

“Arkadaş, beni çağırmadın mı? Niçin uyandım? Sen beni sarsmadın mı? Niçin korktum? Buradan bir tanrı geçmedi mi? Organlarım niçin titredi? Arkadaş, üçüncü bir düş gördüm ve gördüğüm düş çok ürkütücüydü; gök haykırdı, yeryüzü gürledi! Hava dinginleşti, karanlık çöktü. Bir yıldırım düştü. Bir yangın yükseldi. Duman koyulaştı. Ölüm yağdı. Yağan köz oldu; ateş söndü ve yukarıdan aşağı dökülen (köz olan ateş), küle döndü. Aşağı gel, tarlada konuşabiliriz.”

Orada Enkidu, onun kendisine anlattığı düşü duyunca Gılgamış’a dedi:  O, eliyle baltayı yakaladı… bir tane de nacakları vardı: Enkidu onu eline aldı ve katranları devirdi; ama Humbaba gürültüyü duyunca öfkelendi:

“Kimdir o, dağlarımın çocukları olan ağaçların ırzına geçen? Kimdir o, katranı deviren?” Bunun üzerine göksel Şamaş, gökten onlara seslendi:
“İleri gidin, korkmayın!”

…ve ondan sel gibi gözyaşları boşandı. Gılgamış, göksel Şamaş’a dedi:
“Ancak ben, göksel Şamaş’a baş eğiyorum. Benim için gösterilen yoldan yürüdüm.”

Göksel Şamaş, Gılgamış’ın yalvarmasını dinledi ve Humbaba’nın önüne büyük fırtınalar çıkardı: Büyük fırtına, poyraz, kasırga, kum fırtınası, bora fırtınası, kırağı fırtınası, rüzgâr, çam fırtınası! Ona karşı sekiz fırtına kalktı ve bunlar Humbaba’nın gözlerine savruldu. İleri gidemedi, geri dönmedi. Humbaba savaştan vazgeçti. Bunun üzerine Humbaba, Gılgamış’a seslendi:

“Gılgamış, beni bırakmalısın! Sen benim efendim olmalısın, ben senin kölen olmalıyım. Ben sana dağlarımın çocukları olan ağaçları devireyim ve onlardan senin için evler yapayım.”

Enkidu, Gılgamış’a dedi:
“Humbaba’nın dediklerini dinleme! Humbaba’yı öldürmelisin!”
(Bunu izleyen boşlukta, Humbaba’nın öldürülmesi ve iki yiğidin geri dönmesi anlatılmaktadır; tabletin son satırı belki şöyle tamamlanmaktadır:) Gılgamış, Humbaba’nın kesilen başını sırığa dikti.