4195 Ebû Vâil şöyle demiştir: Bana Mesrûk ibnu’l-Ecda’ tahdîs edip şöyle dedi: Bana Âişe’nin annesi olan Ümmü Rûmân tahdîs edip şöyle dedi: Ben Âişe ile otururken birden Ensâr’dan bir kadın girdi de (iftiraya karışanları kasdederek):
— Allah Fulân kimseyi şöyle yapsın! Fulân kimseyi şöyle yapsın! dedi.
Ümmü Rûmân da bu Ensâriyye kadına:
— Sana ne var? diye sordu. O kadın:
— Oğlum bu sözü söyleyenler içindedir, dedi. Ümmü Rûmân tekrar:
— Söz nedir? diye sordu.
O kadın (iftiracıların sözlerini zikrederek):
— Bunlar şöyle şöyle demişlerdir, dedi. Âişe, kadına:
— Bu sözleri Rasûlüllah işitti mi? diye sordu. Kadın:
— Evet, dedi. Âişe tekrar:
— Bunları Ebû Bekr de işitti mi? dedi. Kadın yine:
— Evet (o da işitti), diye cevâb verince, Âişe bayılıp yere düştü. Sonunda Âişe ateş içinde titrer hâlde kendine geldi. Ben üzerine kendi elbisesini atıp onu örttüm. Bu sırada Peygamber geldi ve:
— “Bunun nesi var?” diye sordu. Ben:
— Yâ Rasûlallah, Âişe’yi titreten bir ateş yakaladı, dedim.
— “Muhtemel ki bu, konuşmakta olduğu bir söz içinde olmuştur” buyurdu.
Ümmü Rûmân:
— Evet (öyle oldu), dedi. Bunun akabinde Âişe oturdu da:
— Vallahi eğer ben bu ithamdan beriyim diye yemîn etsem, sizler beni tasdik etmeyeceksiniz, ben size yeminle söylesem de sizler benden özrümü (yani berîliğimi) kabul etmeyeceksiniz. Benimle sizin meseliniz Ya’kûb Peygamber’le oğullarının meseli gibidir. Ya’kûb (o imtihanı sırasında şöyle demişti): “Artık (bana düşen) güzel bir sabırdır. Sizin şu söylediklerinize karşı yardım istenilecek olan ancak Allah’tır” (Yûsuf: 18).
Ümmü Rûmân: Rasûlüllah bana birşey söylemeden döndü. Bu sırada Yüce Allah (en-Nûr: 11-12. ayetiyle) Âişe’nin berîliğini indirdi. Bunun üzerine Âişe, Peygamber’e hitaben:
— Allah’ın hamdiyle (hamdederim), başka kimsenin hamdiyle değil; Sen’in hamdin ile de değil, dedi.