4038 Bize İbn Şihâb haber verip şöyle dedi: Bana Zuhre oğulları’nın yemînli dostu olan Omer ibnu Useyd ibn Câriye es-Sakafî haber verdi. Bu zât aynı zamanda Ebû Hureyre’nin arkadaşlarından idi. Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) on kişilik bir keşif birliği hazırladı da bunların başına Omer ibnu’l-Hattâb’ın oğlu Âsım’ın (ana tarafından) dedesi olan Âsim ibn Sabit el-Ensârî’yi kumandan yaparak gönderdi. Bu birlik, Mekke ile Usfân arasında Hedece mevkiine vardıkları zaman bunlar, Huzeyl kabilesinden Lıhyân oğulları denilen bir obaya zikrolunup haber verildiler. O kabile halkı yüze yakın atıcı kişi ile bunları yakalamak için yürüdüler. Onların ayak izleri ardına düştüler. Nihayet keşif birliğinin konaklayıp da hurma yemiş oldukları yerlerini buldular. Ve:
— İşte bu Yesrib hurmasıdır, dediler.
Yine keşif birliğinin izleri ardından gittiler. Keşif kumandanı Âsim ve arkadaşları onların geldiğini hissedince bir yere girip sığındılar. Ta’kîbçi Lıhyân oğulları onları çepçevre kuşattılar da onlara:
— Aşağıya inin, ellerinizi bize verin (yânı bize boyun eğin); sizden hiçbir kimseyi öldürmeyeceğimize dâir size ahd ve mîsâk veriyoruz! Dediler.
Âsim kendi arkadaşlarına hitaben:
— Ey arkadaşlar! Bana gelince ben kâfirin zimmetine (yani ahdine) inmem! Dedikten sonra:
— Yâ Allah! Peygamberine bizden haber ver! Dedi.
Bu esnada kâfirler müslümânlara ok attılar ve Âsım’ı şehîd ettiler. Arkadaşlarımdan üç kişi: Hubeyb ibn Adiyy, Zeyd ibnu’d-Desine ve başka bir adam, onların, verdiği ahd ve mîsâk üzerine inip teslîm oldular. Düşmanlar onları yakalayınca yaylarının kirişlerini çözdüler de bunlarla onları bağladılar.
Keşif birliğinden olan üçüncü adam:
— Bu ilk zulümdür. Vallahi ben sizlerle yolculuk etmem. Benim için şu öldürülen şehîdlere uymak vardır! Deyip gitmemekte diretti.
Onlar onu sürüklediler ve Mekke’ye götürmek için çabalayıp dürtüştüler. O da onlarla beraber olmamakta diretti (onu da öldürdüler).
Hubeyb ile Zeyd ibnu’d-Desine Mekke’ye götürüldüler ve nihayet Bedir vak’asından sonra onları sattılar. Hubeyb’i el-Hâris ibn Âmir ibn Nevfel oğulları satın aldı. Hubeyb Bedir günü el-Hâris ibn Âmir’i öldürmüş idi. Hubeyb onların yanında esîr olarak (haram ayları geçinceye kadar) bir süre kaldı. Nihayet onu öldürmeye karar verip birleştiklerinde Hubeyb, etek ve koltuk altı kıllarını gidermek için el-Hâris’in kızlarının birinden bir ustura ariyet istedi. Kadın ona usturayı ariyet verdi. Bu arada kadın farkında değilken, onun bir oğlu Hubeyb’in yanına gitti. Kadın oğlunu, Hubeyb’in elinde ustura olduğu hâlde, Hubeyb’in kucağında oturmuş vaziyette buldu. Kadın:
— Hubeyb onu ustura ile öldürecek diye çok korktum, demiştir.
Hubeyb kadının bu hâlini anladı da:
— Çocuğu öldüreceğimden mi korkuyorsun? Ben bunu yapacak değilim, dedi.
Kadın:
— Vallahi ben asla Hubeyb’den daha hayırlı bir esîr görmedim. Vallahi bir gün ben onu, kendisi demirle bağlı olduğu hâlde elinde bir üzüm salkımı tutarak yerken görmüşümdür. O zaman Mekke’de bu meyveden hiç yoktu, demiştir.
Kadın:
— Bu muhakkak Allah’ın Hubeyb’e ihsan ettiği bir rızıktır, der idi.
Nihayet Hubeyb’i Hıll’de öldürmek için Harem’den çıkardıklarında, Hubeyb onlara:
— Beni bırakın da iki rek’at namaz kılayım, dedi.
Onlar kendisini serbest bıraktılar. O da (Ten’îm mescidinin yerinde) iki rek’at namaz kıldı. Akabinde:
— Vallahi eğer bende ölümden bir korku olduğunu sanmasaydınız, elbette daha uzun namaz kılardım, demiştir.
Bundan sonra Hubeyb:
Allâhumme ahsihim adeden
Vaktu’l-hum bededen
Ve lâ tubkı minhum ahaden
(= Yâ Allah, onların hepsini say, Onları dağınık dağınık öldür, Onlardan hiçbirini diri bırakma) diye dua etti. Bundan sonra da şu beyitleri söyleyerek inşâd etti:
Fe lestu ubâlî hîne uktelu müslimen Alâ eyyi cenbin kâne lillâhi masra’î Ve zâlike fî Zâti’l-İlâhi ve in yeşe’ Yubârik alâ evsâli şılvım mumezzai.
(= Ben müslümân olarak öldürülürken buna aldırmam. Çünkü ölümüm hangi yerde olsa Allah içindir. Bu ölüm Allah’ın Zâtı (O’nun rızâsını arama) yolundadır. Eğer o isterse parça parça edilmiş cesedin eklemleri üzerine bereketler ihsan eder!).
Bundan sonra Ebû Sırvaa Ukbe ibnu’l-Hâris, Hubeyb’e doğru kalktı ve onu öldürdü. İşte böylece Hubeyb, habsedilerek öldürülecek her müslümân için iki rek’at namaz kılma sünnetini ilk koyan kimse oldu.
Bu on kişilik keşif birliği bu musîbete uğradıkları gün onların haberini Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendi sahâbîlerine haber vermiştir.
Kureyş’ten birtakım insanlar, birlik kumandanı Âsım’ın öldürüldüğü konuşulduğu zaman, ondan tanımaya yarayacak birşey getirmeleri için Âsım’ın cesedinin yanına insan gönderdiler. Âsim, Bedir günü onların büyüklerinden birini (Ukbe ibn Ebî Muayt’i) öldürmüştü. Allah Âsım’ı korumak için bal ansı veya eşek arısından gölgeleyici bulut gibi bir sürü gönderdi de, Kureyş’in elçilerinden onu korudu ve onlar Âsım’dan birşey kesip almaya muktedir olamadılar.
Ve Ka’b ibn Mâlik (yakında Tebûk gazvesi hakkında gelecek olan uzun hadîsinde) bana Murâre ibnu’r-Rabî’ el-Umerî ile Hilâl ibn Umeyye el-Vâkıfî’nin Bedir harbinde hazır bulunmuş iki iyi adam olduklarını söylediler, demiştir.