4555- Usmân ibn Salih şunu ziyâde etti: Abdullah ibn Vehb şöyle dedi: Bana Fulân kişi (Mısır kaadısı ve âlimi Abdullah ibn Luhey’a’dır denildi) ile Hay ve ibnu Şurayh, Bekr ibn Amr el-Meâfirî’den haber verdi. Ona da Bukeyr ibn Abdillah, Nâfi’den şöyle tahdîs etmiştir: Bir adam İbn Omer’e geldi de:
— Yâ Ebâ Abdirrahmân! Azîz ve Celîl olan Allah yolunda cihâdı terkederek bir yıl hacc, bir yıl da umre yapmana seni ne şevketti? Halbuki sen Allah’ın cihâda çok teşvîk ettiğini bilmişsindir! dedi.
İbn Omer de ona:
— Ey kardeşim oğlu! İslâm beş şey üzerine kuruldu: Allah’a ve Rasûlü’ne îmân etmek, beş namazı kılmak, ramazân orucu tutmak, zekâtı ödemek, Ka’be’yi hacc yapmak dedi.
O zât:
— Yâ Ebâ Abdirrahmân! Allah’ın kendi Kitâbı’nda zikrettiği şeyi işitmiyor musun: “Eğer mü’minlerden iki zümre birbiriyle döğüşürlerse aralarım bulup barıştırın. Eğer onlardan biri diğerine karşı hâlâ tecâvüz ediyorsa, siz o tecâvüz edenle Allah’ın emrine dönünceye kadar savaşın…” (el-Hucurât: 9)?
“Onlarla hiçbir fitne kalmayıncaya kadar savaşın…” (d-Bakara: 193)! dedi, İbn Omer:
— Biz Rasûlüllah zamanında bunu yaptık. İslâm ehli az idi.. îmânlı kişi dîni hakkında fitneye uğratılırdı. Müşrikler onu ya öldürürler, yahut da devamlı azâb ve işkence ederlerdi. Nihayet müslümânlar çoğaldı ve hiçbir fitne (yani dînî baskı) kalmadı, dedi.