3689 Ebû Hureyre (radıyallahü anh)’den: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
“At ırkı üç sınıf kimse içindir; Bir adam için sırf ecirdir. Bir adam için (ihtiyâcına) bir perdedir. Bir adam için de günâhtır.
At kendisi için ecir ve sevâb olan kimse, öyle bir kimsedir ki, o, atını Allah yolunda (cihâd için) bağlamıştır. Atının ayağının bağını da bol otlu geniş bir sahada veya çayırlıkta uzatmıştır. Bu bol otlu sahadan veya çayırlıktan atın bu uzun ipinde iken yediği her ot, at sahibi için birer hasenedir; iyiliktir. Hele bir de atın ipi kopsa da şahlanarak (ön ayaklarını kaldırıp) bir veya iki mil çeviklikle koşsa, yerde tırnaklarının bıraktığı izleri ve onun gübreleri de sahibi için hasenat olur. Bir de hayvan (bu arada) bir nehre uğrayıp da ondan içerse, -sahibi sulamak istememiş olsa bile- bu su da sâhibi için haseneler olur; bu da onun için büyük bir sevâbdır.
Bir kimse de atını (onunla kazanmak), halktan müstağni olmak, iffetini muhafaza etmek için bağlar da sonra o kimse gerek hayvanlarının üzerindeki Allah hakkı (olan zekâtı)nı, gerek arkalarına gücünden fazla yüklememeyi unutmazsa, bu at da o kimse için (fakirliğe karşı) bir perdedir.
Bir kimse de atını öğünmek için, riya için, müslümânlara düşmanlık için bağlar; bu hayvan da onun için büyük bir vebaldir”.
Peygamber’e eşekler soruldu da, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Eşekler hakkında bana her hükmü câmi’ bir vecize olan şu âyetten başka birşey indirilmedi: “İşte kim zerre ağırlığınca bir hayır yapıyor idiyse onu görecek. Kim de zerre ağırlığınca şerr yapıyor idiyse onu görecek” (ez-Zilzâl: 7-8)