Yüce Allah’ın Şu Kavli:
“Melik adamlarına: Onu (Yûsuf’u) bana getirin, dedi. Bunun üzerine Yûsuf’a elçi gelince: Efendine dön de ellerini kesen o kadınların zoru neydi, kendisine sor. Şübhe yok ki, benim Rabb’im onların fendini hakkıyle bilicidir, dedi (Hükümdar o kadınları toplayıp:) Yûsuf’un nefsinden kâm almak istediğiniz zaman ne hâlde idiniz (Onun size karşı bir meylini hissettiniz mi)? Dedi. (Kadınlar:) Hâşâ, Allah için biz onun üstünde bir fenalık bilmedik, dediler” (Âyet: 50-51).
“Hâşâ”, bir tenzih ve istisnadır. “Hashasa”, “Açığa çıktı” demektir
4740 Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Allah Lût Peygamber’e rahmet etsin. Yemin olsun O zâten çok sağlam bir kaleye sığınıyordu… Eğer ben zindanda Yûsuf’un kaldığı gibi uzun zaman hapis kalsaydım, onu hapisten çağırmağa gelen kişinin da’vetine hemen icabet ederdim. Biz İbrahim’den daha haklıyız. İbrahim: Ey Rabb ‘im, ölüleri nasıl dirilteceğini bana göster, demiş; Allah: “Buna inanmadın mı yoksa? Demiş. O da: İnandım, fakat kalbimin yatışması için istedim, diye söylemişti (el-Bakara: 260)”