3440 Bize Avf el-Arâbî, el-Hasen’den, Muhammed ibn Sîrîn’den, Hılâs ibn Ömer’den; bunların üçü de Ebû Hureyre (radıyallahü anh)’den tahdîs ettiler: O şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Mûsâ çok hayâlı, sıkı örtünen bir kimse idi. Kendisi hayâlı olmak istediği için derisinden hiçbirşey görülmezdi. Bu hâlinden dolayı İsrail oğulları’ndan ona ezâ edenler eza ettiler ve:
— Mûsâ bu kadar sıkı örtünmeyi ancak cildindeki bir ayıptan dolayı yapmaktadır: Onda ya baras denilen deri hastalığı yahut husyelerin şişmesi yahut da bir âfet vardır, dediler,
Allah da onların Mûsâ için söyledikleri kusurlardan berî olduğunu ortaya çıkarmak istedi. Mûsâ bir gün yalnız başına yıkanmak için soyundu, elbiselerini bir taş üzerine koydu, sonra yıkandı. Yıkanması bitince elbiselerini almak için onların yanına gitti. Bu sırada taş, elbiselerle yuvarlanıp gitti. Mûsâ da asasını alıp taşı yakalamaya gitti ve:
— Ey taş, elbisemi; ey taş, elbisemi! diyerek koşmaya başladı. Nihayet İsrâîl oğulları’ndan bir topluluğun yanına kadar vardı.
Bu suretle onlar Mûsâ ‘yı çıplak olarak ve Allah ‘ın yarattığı en güzel surette gördüler. Böylece Allah Musa’yı onların demekte olduklarından berî kıldı. Taş orada durdu, Mûsâ elbisesini alıp giydi. Akabinde Mûsâ asâsıyle taşı dövmeye başladı”.
Ebû Hureyre: Vallahi o taşta Musa’nın vurma izinden üç yahut dört yahut beş yara izi kalmıştır, demiştir.
İşte bu ezâ, Yüce Allah’ın şu kavlinde zikrolunandır: “Ey îmân edenler, siz de Musa’yı incitenler gibi olmayın. Nihayet Allah onu dedikleri şeyden temize çıkardı. O, Allah indinde yüzlü (i’tibârh bir zât) idi” (el-Ahzâb: 69).