Yüce Allah’ın Şu Kavli: “Nihayet rasûller ümîdlerini kesecek hâle geldikleri vakit.” (Âyet: 110).
4741 İbn Şihâb şöyle dedi: Bana Urve ibnu’z-Zubeyr haber verdi ki, kendisi Âişe’ye “Nihayet rasûller ümîdlerini kesecek hâle geldikleri vakit…” kavlini sorarken, Âişe aşağıdaki cevâbları vermiştir.
Urve dedi ki: Ben Âişe’ye:
— Rasûller yalana mı nisbet edildiler yahut tekzîb mi edildiler? Diye sordum.
Âişe:
— Tekzîb edildiler, dedi.
Ben Âişe’ye:
— Rasûller kavimlerinin kendilerini tekzîb ettiklerini kesin bilmişlerdir, bu, zann ile değildir? Dedim.
Âişe:
— Evet, hayâtıma yemîn ederim ki, onlar bunu kesin olarak bilmişlerdir; zannetmemişlerdir, dedi.
Ben yine Âişe’ye:
— Rasûller kendilerine yapılan yardım va’dinde aldatıldıklarını zannettiler, dedim.
Âişe:
— Bundan Allah’a sığınırım. Rasûller bunu Rabb’lerine zannedici değildir, dedi (ve “Kuzibû” şeklinde şeddesiz okumayı reddetti).
Ben Âişe’ye:
— Öyleyse şu âyet nedir? Dedim. Âişe:
— Bunlar rasûllere tâbi’ olan kimselerdir ki, Rabb’lerine îmân etmiş ve rasûlleri de tasdîk etmişlerdi. Fakat üzerlerindeki belâ uzamış ve zafer de kendilerinden gecikmiştir. Nihayet rasûller, kavimlerinden kendilerini yalanlayanların îmâna gelmelerinden ümîd kesecekleri hâle geldikleri ve yine rasûller, kendilerine tâbi’ olanların da kendilerini yalanlayacaklarını zannettikleri vakit, işte tam bu sırada, Allah’ın yardımı ve zaferi rasûllere gelmiştir, dedi.