4277 Bize Bureyd ibnu Abdillah, Ebû Burde’den tahdîs etti ki, Ebû Mûsâ (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Biz (Eş’arîler) Yemen’de iken Peygamber’in meydana çıkışı (yahut hicrete çıkışı) haberi bize erişti. Biz de, ben ve iki kardeşim -ki biri Ebû Burde, öbürü Ebû Ruhm’-dür; ben kardeşlerimin en küçükleri idim- kavmimiz Eş’arîler’den -Ebû Mûsâ yâ elli küsur demiş, yahut da şöyle söylemiştir:- elliüç yahut elliiki kişi içinde Peygamber’in yanına doğru muhacirler olarak Yemen’den çıktık. Biz bir gemiye bindik. (Havanın muhalefetiyle) gemimiz bizi Habeşe Hükümdarı en-Necâşî’nin memleketi sahiline attı. Orada Ca’fer ibn Ebî Tâlib’e kavuştuk. Bir müddet onunla beraber Habeşistan’da kaldık. Nihayet hepimiz topluca yola çıkıp Medîne’ye geldik. Ve Peygamber’e Hayber’i fethettiği sırada kavuştuk. Ordudaki mücâhidlerden bâzı insanlar bize, yani gemi ile gelenlere:
— Hicret şerefini kazanmakta biz sizi geçtik! diyorlardı.
Bir kerre de Esma bintu Umeys -ki bizimle Habeşistan’dan gelenlerden idi- Peygamber’in kadını Hafsa’yi -ki o da vaktiyle bir muhacir kaafilesi için Habeşistan’a hicret etmişti- ziyaret etti. Esma, Hafsa’nın yanında iken Omer de kızı Hafsa’nın odasına girdi. Omer, Esmâ’yı görünce Hafsa’ya:
— Bu kadın kimdir? diye sordu. Hafsa:
— Umeys kızı Esmâ’dır, dedi. Omer:
— Bu kadın Habeşli Esma mıdır? Bu kadın deniz yolcusu Esma mıdır? dedi (ve böyle tekrar tekrar latife etti).
Esma da:
— Evet, diye tasdik etti. Omer, Esmâ’ya:
— Medine’ye hicret faziletinde biz sizi geçtik! Biz Rasûlüllah’a sizden daha lâyık, daha yakın bulunuyoruz, dedi.
Esma bu sözlerden öfkelenerek şöyle müdâfaada bulundu:
— Hayır, siz hiç öyle değilsiniz. Vallahi Rasûlüllah ile hicret eden sizlerin Rasûlüllah açlarını doyurdu, câhillerini va’z edip okuttu. Biz ise Habeşistan’da müslümânlara uzakların ve öfkelilerin yurdunda yahut toprağında bulunuyorduk (yani müslümânlara kînle, düşmanlıkla dolu bir yurtta, bir toprakta bulunuyorduk). Bütün bu sıkıntıları biz, Allah’ın ve Rasûlü’nün rızâsı uğrunda yüklendik. Ey Omer! Allah adına yemîn olsun ki, bütün bu dediklerini gidip Rasûlüllah’a söyleyinceye kadar ne bir lokma yemek yiyeceğim, ne de bir yudum su içeceğim. Ey Omer! Biz uzak illerde eziyet olunuyorduk ve korku içinde yaşıyorduk. Bu hakikatleri şimdi gidip Peygamber’e zikredeceğim ve O’na soracağım. Ey Omer, Peygamber’e bunları söylerken yemîn olsun ben ne yalan söylerim, ne de haktan meylederim. Bu konuşmamızı bir kelime bile artırmam.