Alevi yoluna girmiş, yolun kurallarını uygulayan kişilere sufi de denilir. Sufiliğin özelliklerini, Buyruk şöyle anlatıyor:
Sufi olan kimsenin oturduğu döşek onun postudur. Ve evi cennetidir. Ve müminler melektir. VeMüslimler huridir. Ve taamları (yiyecekleri) cennet taamıdır. Ve içtikleri su, cennet şarabıdır. Ve giydikleri esvap cennet hullesidir. Ve yattıkları çerağlar (delil) hak cemalidir. Söyledilkleri nutuklar kelam-i azimdir (Tanrı sözü). Verip aldıkları nefes Hak Tealanın müberek adlarıdır.
Ve dahi talibin ve pirin ve mürşidin ve rehberin ocağı; Sufinin Mekkesi ve Medinesidir, ve evlerinin eşiğine niyaz eden sufiler bin bir kerre hacı olur. büyük ve küçük günahlardan kurtulup gerçek temiz olur. ve o sufi, halk içinde gökteki meleklere benzer ve cennete huriye benzer. Ve yıldızlar içinde Ay ile Güneşe benzer. Ve ademler içinde enbiyalara benzer. Ve dahi sufiler, sularda ab-ı hayattır. Zemzeme benzer. Ve taamları da bala ve helvaya benzer. Ve yemişleri de hurma ve elma ve incire benzer. Çiçekler de güle benzer ve tutiyaya benzer. Ve sufi ilimlerde Kelam-ı Kadimdir. Ve dahi sufilerin yüzleri Mushaf-ı Şeriftir (Kutsal Kurandır.) Yedi hat ve yedi Fatihadırl nefesleri binbir isimdir. Ve zülüfleri on ikidir. Ve etleri üç yüz altmış altı harftir. Kelma-ı Kadimin (Kuranın) sözleri, onun yüzündeki çizgilerdir.
Sufilerin ve müminlerin ve müslümanların birbirlerinin yüzlerine bakışları, Kuran okumak ve birbirine ulaşmaktır. Vaktinde aşık, maşuka ulaşmaktır.
Amma sufi odur ki, dört kapının, kırk makamın, on yedi erkanın hizmeti onda mevcut buluna. Yani, sufinin tevhidi mürşidine secde edip hak evinde müşahede edip hakka yetmek yani özünü tanımak olur.
İmdi, cahil bu hikmetleri görür, küfür bilir. Bir ademin küfrü gitmedikçe imanı tamam olmaz. Ve sufinin orucu, mürşidine temenna vermektir (saygı, selam). Ve zekatı, mürşidine niyaz vermektir. Ve haccı; mürşidine tecella eylemektir. (Mürşide görünmek, onu yürekte duymak.) Ve sufinin gazası, mürşidine can-ü gönül ile başını ve canını vermektir. Sufinin kıblesi ve kabesi mürebbinin ve rehberin yüzüne bakmaktır.
Birinci: Ve dahi, bir sufi bir sufinin evine varsa, ayakları ile ettiği günahlardan halas olur.
İkinci: Bir sufi, bir sufinin elini öpse, elleriyle ettiği günahlardan halas olur (kurtulur).
Üçüncü: Bir sufi, bir sufinin sıtık ile yüzüne baksa, gözleriyle ettiği günahtan halas olur.
Dördüncü: Bir sufi, bir sufiyle birbirini sevip gönül verseler, gönül ve kalbi ile ettiği günahlardan halas olur.
Beşinci: Bir sufi, bir sufiye dünya taamı (yemeği) yedirse, Hak Teala ol sufiye Cennet taamından yedirir.
Altıncı: Bir sufi, bir sufinin evine gelirse, yüzbin rahmet, yüzbin bereket, yüzbin hayrü hasenat gelir.
Yedinci: Bir sufi, bir sufiye güler yüz gösterse, o sufinin evinden ve köyünden yüzbin türlü kaza ve bela gider.
Sekizinci: Bir sufi, bir sufi ile sohbet kılsa, Hak Teala yer meleklerine ve gök meleklerine ve cennethurilerine, Ay ve Güneşe ve yıldıza demiş ki: “Ben benim sifi kullarımın zevklerine ve safalarınatemaşa edin” ve yer melekleri ve huriler ve enbiyalar, Ay ve Güneş ve yıldızlar, cümlesi, secde edip “Bu sufiler ki birbirleriyle oturup sohbet eden kullarındır, bunların kadir ve kıymetini bize de ver” diyeler. Hallerini arz edeler.
Hak teala hazretleri diye ki: “Bu sufiler birbirleriyle secde ederler. Benim Güruh-ı Naci ve minhaci kullarımdır. Sair sufiler, taşa ve toprağa ve divara secde ederler. Bunlar birbirlerini görüp muhabbet ederler; bana secde ederler. Her kim beni isterse işbu kullarım ile otursun. Sanki benim ile durmuş ve oturmuş gibidir” der.
İmdi yedi deryalar mürekkeb olsa, ağaçlar kalem olsa ve yedi kat gök kağıt olsa, tamamen insü cin katip olsa sufi ve naci kullarımın bir zerre kadar tabakasının vasfını yazıp tamam edemezler.
Ve dahi, bir sufi, bir Müslümanı haksız kazanç eylemeğe gönderse, sonra malına tamah etse. Şeriatta hımara bindirip, yüzüne kara çekip köyden köye ve şehirden şehire gezdirmek lazımdır. Ve tarikatta başından tacın ve arkasından hullelerin ve elinden asasın alıp ta ebed merdut edip (sonsuza değin sürgün edip) kabul etmeyenler. Ve marifet kapısında ve cemde bir sofrada ol kimse ile oturmayanlar. Ve ölürse cenaze namazını kılmayanlar. Ve hakikat kapısında ol kişiye seçde ettirmeyenler. Ve dahi peygamber ise ona ümmet olmıyalar. Çünkü rızasız lokmasın yedi.
Ve dahi bir sufi bir sufinin hatırın yıkıp incitse…. O yıktığı hatırı yapmayınca, ol sufiyi mürşit ve üstad ve pir ve rehber ve mürebbi kabul etmeyesin….
Ve dahi bir sufinin kendi ile pirin arasında bir günah olsa, pir günahından geçip affeylese ol kimseye pir, sufi günah sormak erkan değildir.
(….)
İmdi, beş nesne ile sufilik etmek erkan değildir.
Birinci: Eğer sufilik saz ile olsaydı; puşalar ve ozanlar onu hiç kimseye vermezlerdi.
İkinci: Avrat ile kız ile gelin ile de olsaydı sufilik, çengi ve şirin hatunlar onu hiç kimseye vermezdi.
Üçüncü: Sufilik secde ve sücut ile olsaydı ve namaz ile olsaydı zahitler ve abitler hiç kimseye vermezdi.
Dördüncü: Sufilik, eğer bir yerde erkekler cem olup oturmak ve gülmek ve şarap, rakı içmekle olsaydı, onu bekriler ve tiryakiler hiç kimseye vermezlerdi.
Beşinci: Hırsızlıkla olsaydı; cepçiler, hırsızlar, eşkıyalar kimseye vermezdi.
İmdi malüm oldu ki, sufiliğin aslı ayin-i erkanca, edep ile ve haya ile ve fark ile ve mizan ile ve yakınlık ile ve itikat ile ve icazet ile ve iradet ile ve hizmet ile ve rıza ile ve aşk ile ve muhabbet ile ve erkan ile ve ustad ile ve mürebbi ile ve musahip ile ve aşina ve kazanç ile ve meşrep ile lutf-ü kerem ile olur. sufilik, cevr ile sitem ile cefa ile zul ile olmaz. Mürşidi kamilin ve üstadın ve ayin-i erkanın sır nefesi budur.