Türkiye Cumhuriyeti Hala Türkiyede Alevi varlığını kabul etmemektedir. 1989da hazırladığımız Alevilik Bildirgesinin ilk maddesini bu yüzden, “Türkiyede Alevi denilen bir grup Müslüman yaşamaktadır.” biçiminde düzenlemiştik.
Bu cümle, yüzyıllardır verlığı bilinen ama resmiyette kabul edilmeyen
Alevi toplumunun bir haykırışıdır. Sanatçısından siyesetçisine , işadamından sendikacısına, bilim adamından
yazarına kadar Türkiyenin entelektüel gücünün kabul ettiği bu gerçeği devletin kabul etmeye yanaşmaması, Alevi olgusunun niteliğini ve değişimini bürokrasinin kavramadığını göstermektedir.
Bu görmezden gelişte, cumhuriyet rejiminin hala kendisini güvende hissetmemesinin etkisi de vardır. İmparatorluğu yitirmiş bir kadronun kurduğu Türkiye Cumhuriyetindeki temel hava; “Her yerden tehlike geliyor, herkes bize düşman!” biçimindedir. Bu şartlanma, laik devletin temel savunma gücü olan Aleviler bile tehlike olarak gösterebilmektedir.
Devletin başta Sünni yapıda şekillendirilmesiyle laik yapılaşmanın önü kesilmiş; tepe noktalara Alevilerin tırmanması engellenmiştir. Milli Güvenlik Kurulunun eskiden beri Alevi varlığını ortaya koymayı tehlikeli olarak gördüğünü özel görüşmelerimle öğrenmiş bulunuyorum.
Alevi gerçeğini yok sayan diğer bir kurum da diyanet işleri Başkanlığıdır (DİB). Sünniliğin restorasyon merkezi gibi çalışan DİB; devletin Alevilerle buluşmasını engellemek için her türlü pozisyonu almaktadır. MGK ile DİB; siyasetçileri de yönlendirerek bu kitlenin demokratik taleplerinin gerçekleştirilmesini engellemektedirler. 2009 yılına geldiğimizde; Avrupa Birliği sürecinin de dayatmasına karşın; 20 yıl önce Alevilik Bildirgesi ile dile getirdiğimiz demokratik taleplerin hiçbiri resmen kabul edilmiş değildir.
Hükümetler, Alevi toplumunu Hacı Bektaş Veli Törenlerine bir temsilci göndererek veya açılım haberleri uçurarak uyutmaktadırlar. Bu yok sayma veya kandırma politikasında Alevi toplumunun parçalanmışlığı da etkili olmaktadır. Bugün de Alevi örgütlenmelerinin aralarındaki çelişkiler/çatışmalar siyasal güçler tarafından kullanılmakta ve Alevi demoratikleştirilmesi hep ertelenmektedir.
TBMMde grubu bulunan partilerin Alevilerin taleplerini hep geriye iteklediklerini 2009 yılının Ocak ayındaki açıklamalar da ortaya koymaktadır.