"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Allah ile aldatmanın aforoz mekanizması

Allah ile aldatanlar, eleştiri kabul etmez. Kabul ettiği anda kendini inkar etmiş olur. iddiaları akıl ve din dışı da olsa o, ısrarla dinin temsilcisi ve göstergesi olarak kendini öne çıkarır. Dinin savunucusu da odur.
Allah ile aldatanları eleştirdiğiniz anda din dışı ilan edilirsiniz. Din dilinde buna ‘aforoz (kilisece verilen Hırıstiyan toplumundan kovulma cezası, “Cemaatten kovma cezası”) denir. İslamda din sınıfı olmadığı için aforoz da yoktur. Ancak bu, işin nazari yanıdır. Gerçekte İslam ülkelerinde aforozun en kahırlısı işletilmektedir.
İslam dünyasında aforoz kurumunu Allah ile aldatanlar işletmektedir. Siyasal İslam dedikleri Haçlı güdümlü kurum da bu yapay aforoz sistemine destek vermektedir.
Aforozculuğun kurumsallaşmasına çağımızda entegrizm denir. Ünlü Fıransız düşünür, siyaset ve bilim adamı Roger Garaudy (Roje garodi), İslam dünyasında entegrizm en iyi inceleyen düşünce adamı oldu.
80li yılların başlarında, bir yayıncı bana, Garaudynin ‘Lİslam Habite Notre Avenire (İslam Geleceğimize Yerleşiyor) adlı eserini, yapılmış bir çevirisi ile birlikte getirdi ve çeviriyi okuyup ‘redakte etmesi istedi. Çeviri, redaksiyonla islah edilemiyecek kadar bozuk olduğu ve benim de çeviri yapmaya zamanım olmadığı için dosyayı iade ettim.
Bu olay bana, Batının göbeğinden bir isyan volkanı gibi fışkıran bir düşünce devini tanıma imkanı verdi. Redakte etmem için getirdikleri eserinin ilk cümlesi şuydu: “Batı, insanlık tarihinde bir talihsizliktir, onun kültürü de bir anomalidir.”
Garaudy, bir şeyden önce bir isyan ve itirazdır. İçinde yetiştiği Batıya, imbiklerinden beslediği Marksizme ve nihayet, İslamı, tarihin mezarlıklarından devşirilmiş örflerin tutsağı haline sokan beleşçi-uyuşuk zihniyetlere bir isyandır.
Garaudy, yaşadığı ve yetiştiği dünyayı bir isyan ruhuyla eleştirilmiştir. Onun belirgin özeliklerinden biri de budur. Ve bu özelik, soylu düşünce adamının onur belgesidir. Kendi çoğrafyasını bireysel ve toplumsal düzlemlerde eleştiremeyen veya eleştirmeyen bir aydından insanı yukarı boyutlara çeken düşünce üretimi beklemek beyhudedir.
Garaudyin Batıyı eleştirmesi gerçekten ürpetici ve zorludur. Alexis Carrelinkine, Arnold Toynbeeninkine, Andre Malrauxnunkine hiç benzemez. Cepheden ve acımasız bie eleştiri yapmaktadır Garaudy.
Kendini eleştirmeyenin eleştireceği başka bir şey olamaz. Bu oluş gerçeğini çok iyi yakalamış olan Garaudy, bir zamanlar iman ve kültür kimliğini taşıdığı Batıyı acımasızca eleştirdiği gibi, seksenli yıllardan sonra iman ve kültür kimliğini taşıdığı müslüman dünyayı da aynı mertlik ve cesaretle eleştirmiştir. Bu iki eleştiriyi birleştirdiği eseri ise ‘LIntergrismes adını taşıyor.
Aaforozun kanserleşmesi: Entegrizm
Entergrizm, Garaudynin eserlerinden birinin adı.
Entergrizm, Allah ile aldatanların tutuldukları temel hastalıklardan da biri. Taassubun kanserleşmesi diye tanıtabileceğimiz entergrizmin ne olduğunu ve Garaudynin bu kanserin İslam dünyasında vücut verdiği belaları nasıl fark edip nasıl ifadeye koyduğunu kısaca görelim.
Yobazlık, inat, dışakapalılık ve dar kafalılığın kanserleşmesi olarak tanıtabileceğimiz entegrizm, Garaudyye göre bir kültürel intihardır.
Bir imanın mensupları, entegrizme gittikleri takdirde, kendi imanlarını içten ve sessizce ölüme götürürler. Ve ne yazık ki bunu, o imana hizmet olarak ortaya sürmek gibi bir fenalığı işlemekten de geri kalmazlar.
Örnek olarak Garaudynin ‘Suut Entegrizmini anlatan satırlarından bazılarını verelim. ‘Tartışmaya açık, fakat ibret verici satırlar. Şöyle diyor Garaudy: “Suudi Arabistanda her Cuma, üstelik hükümetin emriyle ve halka açık infazlarla kendini ispat etmiş bir sadizm örneği verilerek, el kesme veya kırbaçlama, hatta bazen taşlama cezaları uygulanmakta. Batı basını, bu devlet suçlarıyla ilgili İrandaki infazlar için yapılan yayınların binde biri kadar dahi yayın yapmamaktadır.”
“Suut idarecilerinin ana meşgalesi, Batıya olan tam bağlılıklarını gizlemektedir. 1928de krallığını kuracak olan Abdülaziz, daha 1913lerde iken büyük Britanya siyasetinin izinden gidecek, bunun karşılığı olarak da Büyük Britanya onu gerektiğinde koruyacaktı. Biri için koruyucu olmaya, diğeri için ise uslu olmaya dayalı bu ilişkiler 1927de Cidde Antlaşması ile yenilenir. İngiltere, taahhüdünde durur; 1948 katif silahlı ayaklanmasını ezer.”
“Bundan altmış sene sonra, İran devrimi ertesinde, Reagan, ‘Suudi Arabistanın yeni bir İran haline gelmesine asla müsaade etmiyeceğiz beyanında bulunur. 1990 Ağustosunda Suudi yöneticileri, sömürgeciliğin hizmetinde olduklarını tamamen açığa vururlar.”
“Halktan kaynaklanmayan ve siyasal bir temeli olmayan bu rejim, tam dört çeyrek asırdır, önceleri ingiliz ve bugün ise Amerikan himayesi ile ayakta durabilmekltedir.”
“Suudi hanedanı bu bağımlılıklarını, kendi anladıkları bir İslamın dış görünüşünün savunucusu gözükerek maskelemektedir. Özel-kişisel ibadet üzerinde boş laflarla vakit geçirilmesi, Kuranın en gerici bir şekilde sadece lafzi olarak okunması, iktidara ve iktidarın bir aleti durumuna gelen bütün dinlerde olduğu gibi, hükümdarların dalkavukları olan ve ‘halkın afyonu vazifesini gören müfessirlerine kayıtsız şartsız saygıyı isteyen geleneklere körü körüne itaat…. Hırsızın elini keserek ‘şeriatı uyguluyor olduğunu sanmak, Suudi Arabistana has bir durumdur.”
“Ürkütücü cezaların Suudi buyurucuları sadece ve sadece küçük suçluları yakaladıkları için sistemin iki yüzlülüğü apaçık ortaya çıkmaktadır. Zira, silah siparişleri veya büyük işlerin kotarılması için batının büyük firmalarından ‘masa altından 500 milyon dolar alan ve gayri meşru yoldan elde edilen bu servetleri ABDde yapılan milyonlarca dolarlık plasmanlarla gzileyen, Divone kumarhanelerinde veya Marbella içki alemlerinde dağıtan prenslerin ellerinin kesildiği bugüne kadar hiç görülmemiştir.” (Bu satırlar ve daha geniş bilgiler için bk. Garaudy; Entegrizm, s. 72-79)
Garaudynin yakındığı bu, ‘İslamı çürüten yozlaşma, bugün artık tüm İslam dünyasını sarmış bulunuyor.
Bakın, o büyük ışık Muhammed İkbalin pakistanına. Ziyaul Hak ile yönetime el koyan yobazların Ortaçağ engizisyon gettosuna çevirdiği Pakistan bugün artık İslamın aydınlık ve ümit yüzünü değil, karanlık ve karamsarlık dolu bir gericiliği temsil ediyor. Pervez Müşerref bu badirede ABDyi ürkütmeme politikası dışında bir şey yapabilmiş değildir. Pakistan, süratle Talibanlaştırılıyor.
Ve Tütkiye…. Zulme, baskıya, cehalete, hurafeye, Allah ile aldatmaya, din aktörlüğüne, sömürgecilik ve emperyalizme baş kaldırmanın, aydınlık ve atılımın eşsiz örneklerini ortaya koymuş Atatürk Türkiyesine bakın!
Yakın tarihe değin, Türkiye bir istisna idi. BOP operasyonlarıyla ve BOP eş başkanı AKPnin ABD ve AB güdümlü tahribatıyla o istisnanın da işini bitirmek istiyorlar.