"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Muhtelif Buyruk nüshalarından seçilmiş bilgiler

Müsahipler birbirini haklamada, birlik etmezse, birbirlerinden düşkün olsa. Bu üç günahların sitemleri birdir. Bunlara seksen tarik hak edip, seksen tarik akçesi ve seksen tercüman, otuzdört akçe halifeye ve yetmiş akçe ustad hakkı ve bir kurban ile kabul edesiz. Bir talip, evliyaya iradet getirse, yola gelmese, yoldan düşkün olsalarve pirden dahi düşkün olsalar, evliyaya gelmek şarttır. Eğer evliyada kabul edip komazsa, öyle taliplere dahi derman olmaz. Allah göstermesin.
Evliyaya iradet getiren talipler, Muhammed Alinin kavlin ve haberin işiteler ve öğreneler ve üstad nefesi olduğunu bileler. Üç günde veya oniki günde veyahut kırk günde öğreneler.ihmal etmeyeler. Onlara, üç gün üç gece dar çektireler. La ilallah Muhammeden Resulullah, Aliyyün veliyullah. Zira, hace-i alem ashapları ile oturmuştu. Emirül müminin hakkında öyle buyurdu ki: «Nefsike nefsi, cismike cismi, ruhike ruhi, demike demi» dedi. Ve dahi, ben Aliyim Ali ben, dedi. Bazıları işitmedi, oldem Resul kalktı ve kendi kuşağını çözdü.Hz.Ali dahi kendi kisvetini çıkardı. Ikisi bir gömleğe girip bir yakadan baş çıkardılar. Cümle ashaplar bu hali gördü. Azaları bir olmuş, başları iki. Ve yine murakabeye çekilip baş bir gövde iki, gerçekliğini bildirip zannı gümandan kurtardı. Hadis dahi buyurdu: Enemedinetül ilmü ve Ali babıha dedi. yani: ben ilmin şehriyim, Ali kapısı, dedi.
Andan bildiler ki, Ali Muhammedir ve Muhammed Alidir.evliya yolunun serçeşmesidir. Bir yerde Evliya sohbeti olsa, orda tercüman hasıl olsa, ol taliler nisbet etseler, ne kadar lokma yeseler, hep haramdır. Dünyadan imansız giderler. Bir talip mürebbisinden ve musahibinden malını men eylese munafıktır. Hayırları Kabul olmaz. Yol, erkan Muhammed Aliden kaldı. Dar çekmek, tercüman ve tarik Ademden kaldı. Müsahip olup iki gönlü bir etmek ve bir gömlekten baş göstermek, Muhammed Aliden kaldı.
Allah-u taala, bir gevher yarattı. Ol gevherden gögü yarattı. Ve dahi, gevheri niyazbentlik ve cennetlik makamı eyledi. Bunları işleyen talipleri getirip erkan sürmek caizdir. Adem, Havayı yitirdi. Üç gün dar çekti, durdu. Darı Kabul oldu. Havayı buldu. Cebrail geldi, Adem ile musahip oldu. Kardeş oldu. Ademden Hatemi enbiyaya ve Şahı Merdan Aliye geldi, Pişava oldu. Hace-I Alem Hazretleri iradeti hakka yetirdi ve erkan koydular. Mürebbi ve musahip olundu. Bünyadı ol gevherden oldu. Yer ile gök müsahip oldu. Ol nurun aslı bir idi, yine bir oldu.
Müsahipler birbiriyle hem dem olmak gerek ve birbiriyle yaşi yaman, küfri iman gerek. Ikilik gerekmez. Ben ve sen demeği ortadan kaldırıp bir dilden ötüp, dört kapıda kamil olup tarikat yolunda ve hakikat yolunda bir olmasalar müsahip olkat yolunda ve hakikat yolunda bir olmasalar, müsahip olmazlar. Ikrarları caiz değildir. Ve murdud, münafıktırlar. Niyazları ve hayırları makbul değildir. Ve ondan sonra, mücerret mücerret ile aşina ve kazanç, meşrep ve muhibbet olmak erkan değildir. Mücerreti sohbete, ceme ve erkana getirmek erkan degildir.
Mücerretlik dört kimseden kaldı. Birincisi: Isa peygamberden kaldı. Ikincisi: Selman-i Farisden kaldı. Üçüncü: Veysel karaniden kaldı. Dördüncü: Hacı Bektaşi Veliden kaldı. Mücerretin imamlığı ve mürşitliği erkan değildir. Eğer mücerret olan kimse, Tanrının kudretini ve enbiya nın mücizatını ve evliyanın velayetini ve meşayihin kerametini ve ülemanın hidayetini gösterip yaşil kanaat ile uçarsa bile ona itibar yoktur. Erkan değildir. Müsahip müsahip ile bir evde, bir köyde ve bir şehirde olmak gerektir. Bu üç yerden dışarı olan müsahibe müsahip demek erkan değildir. Zira, musahip cesettir, can erkandır. Can cesetten ayrı düşse ölür.
Musahipsize, mürebbisize, mücceret olup kazancı olmayana niyaz tercümanı kurban yemek erkan değildir. 1-kendi rızasıyla gelene, bir tarik çalınır. 2-kendi iradesiyle gelene, üç tarik çalınır. 3-gözcü ile gelene, beş tarik çalınır. 4-sohbetten kalana, oniki tarik çalınır. 5-sohbeti ceme düşene, kırk tarik çalınır. 6-zalim eli ve zalim dili değene, malı ve siyaseti bozulana, yetmiş tarik çalınır. 7-mürşit ve mürebbi kaybedip sır açana, doksandokuz tarik çalınır.
3 tarikten 12 tarike varıncaya erkan ehli olan sufileri kendi görgüsüne koyasız. Ne getirirse Kabul edesiz. 12 den doksandokuzu varıncaya sitem, sürgün edip zarb-ı Aliyle alalar. Ondan sonra, tarikçi tariki çalanda Zülfikarı boynuna koyup mürşide secde ve Zülfikara niyaz edip tarikçinin eline vere, tarikçi dahi eline alıp «la fetta illa Ali, la seyfe illa Zülfikar. Nasrı min Allaha ve fethün karib ve beşşiril müminin. Ya Muhammed ya Ali» diye. Ve ondan sonra, bu duayı okuya: «Göz görenin, yol varanın. Yolca giden yorulmaz. Gerçek gediğinden ayrılmaz. Hal erenler halidir. Yol erenler yoludur, gafil olmayın gaziler, innen üstad elidir. Üstad nefesi tarikat, izin halife, icazet pirden eyvallah» deyip dura.
Pir olan kaç tarik emrederse: «Erenler hak buyurdu, kaç çalarım, la feta illa Ali, la seyfe illa Zülfikar.. Nasrı min Allah`a ve fethün karib ve beşşirül müminin ya Muhammed ya Ali» deyip üç kere rızayı eliyle sığayıp ondan üzerine indire. Kaç rıza pirden emroldu, ol kadar çalıp kalka. «Allah» diye. Bundan, ol sufi durdukta, ol tarikçinin ayağına niyaz edip ondan iki eliyle kuşağın tutup niyaz ede. Tarikçi dahi niyaz eden sufinin belini rıza ile bir kerre sığaya. Bundan rızanın iki ucundan tutup evvel sağ tarafa niyaz ede. Bundan meyane niyaz ede. Bundan sol tarafa niyaz ede. Ikisi dahi pire karşı dura.
Amma, adem Zülfikardan şeriftir. Bundan, pir evvela kes duasını ede. Sufiler ki, tamam olduktan sonra tarikçi tariki boynuna alıp yata. Bundan pir talibin birine emir ede, tarikçiye bir zülfikar çala. Tarikçi kalkıp durdukta pir yerina dua ede. Dua budur: «zülfikar keskinliğin, sır berkliğine, yezit helakliğine, münkir körlüğüne, mümin kardeşlerin gönlü muradına. Üçler kırklar, oniki imamlar, erhak, evliya, enbiya, Allah Muhammed ya Ali, hü diyelim hü» deyip gülbenk çekeler. Burda tarik altından geçen kardeşler cemin sağından girip mümin kardeşlerle niyaz edip solundan çıkalar. Burda, birbirine niyaz edip temenna, tecella kavlen teberra ile cemin sol tarafında durup nazara gecip duralar.
Mürşit dahi, tecella ve temennayi hakka yazılıp «makbulu dergah ve layıkı Şah ola. Allah Allah. Hak penahında saklasın. Hü diyelim Hü» diye. Bundan sonra, irfanınca oturup niyaz ve gülbenk edeler. Bundan sonra, bir fasıl, mürşidin menakıbını ve üstadın nefesini ve Şah Hatayı`nin divanını okuyup ehli cemin müşkülleri halola. Ve bir fasıl dahi saz söz aşıkların divanı okunup mürşidin, mühibbin vesair ehl-i hakkın muratları sohbet yerin aldıktan sonra «oturana durana Şah dedik» deyip her kardeş makamlı makama gideler.
Bir kardeş,şeriatını tamam edip, ehli tarik olmak dilerse, önce kapıcıya, sonra gözcüye, sonra tarikçiyle buluşup onlar dahi alıp pire götüre, ahvalin arz edeler. Pir dahi: «bu meydan Ali meydanıdır. Girenin başı, gerdanı kurban gerektir.» deyip, nasihat ede. Eğer, «Hz.Ismail canım kurban ve Mansur dek hazır, Nesimi dek postum arkamda ve Fazlı dek hançer göbeğimde ve bu dergahtan edebi dönmeğim yoktur» derse, evvel onu dört kapının mihrabında sücut ettirip ondan sonra mürşit onu alıp kabulede. El etek verip talip ede. Ve bir sufiye «terbiye et» deyip ona dört kapının kırk makamın ve 17 erkanın, amelin öğretip iptidadan intihaya ulaştıra.
Dört kapının kıblegahı budur ki, zikir olunur. Şeriat, tarikat, maarifet ve hakikat. Birinci kapı, Seriattır. Onun ehline niyaz edip şeriat mihrabında secde ettirdin, serrin secdeden kaldırmadan tarik çala. Onun sevabını şeriat ehline bağışlaya. Velhasıl bu üç kapıdan dahi böylecesecde ettirip sevabın 3 kapının halkına bağışlaya. Ondan sonra, talip olan kimse, sol eliyle mürşidin sağ eteğine ve sağ eliyle, sağ elin tutup «cesedinizi zahirine, canını batınına verdim. Sana talip oldum. El benim, etek senin» diye. Pir dahi «ahdi emanet bütünlüğüne, ikrar iman kadimliğine Allah diyelim. Allah Allah» diye.
Sufinin oturduğu yer cennettir. Müminler melektir. Taamları cennet taamıdır. Ve içtikleri su cennet sularıdır, cennet şarabıdır. Giydikleri eshap cennet libasıdır. Baktıkları didar hak didarıdır. Söyledikleri sohbetHak kelamıdır. Kuranı azimdir. Verip aldıkları nefes Allah-u taalanın binbir ismidir. Ve meşayihlerinin evi Kabeleridir, medineleridir. Mürşitlerin evini tavaf ve eşiklerini ziyaret etseler, binbir kere hacı ve gazi olup günahı kebirden ve sagirlerinden kurtulup masumu pak olurlar. Sufiler sair halayikin içinde, gökte melekelere (melaikelere) benzeye.
Sufi, sufiden yol, erkan öğrenmesi erkandır. Zira, bir kimse elinin sufisi olsa; görmediği, işitmediğini ve bilmediği yerde iptidadır. Ve eğer sual etseler ki; şeriat kardeşi kimdir? deseler, tarikatta kimdir?, maarifette kimdir? Ve hakikatte kimdir? deseler, onyedi erkanın kardeşi kimdir? Biri kırk, kırkı bir eden kimdir? Ve kardeş kaçtır?. çevap şöyle vermek gerektir ki; kardeş yedidir. Allah bir, Resul hak, Ali onbir evladiye hak bir demekle müminlere şeriat kardeşi olur. Ve hem tarikatkardeşi ve hem maarifet kardeşi olur. Hakikat kardeşi budur ki, hakkı insandan ve insanı hakta gören, ehl-i hak ile üstad-ı kamil nazarında muhabbet eden hakikat kardeşi olur.
Dört kapının hizmetini bilip işleyen ehlullah sahibi tasarruf nazarında kardeş olmak, kırk makamda kırklar ile kardeş olur. Onyedi erkanın adını bilip ve üslubunu bilen sır ehli olan şerifi billah piri kamil nazarında kardeş olmakla 77 erkanda, onyedi erkan sahibiyle kardeş olur. Bir babanın belinden ve annenin rahminden olduğu için ceset kardeşi olur. Biri kırk, kırkı bir eden Şahı Merdan Alidirk i, birine neşter vurup kırkından kann aktı. Ve dahi, Resul, bir üzümü kırklara niyaz getirdi. Ezdi, şerbet eyledi. Içip mest oldular. Ve dahi, Resul şemlesin (kuşak) kırk pare eyledi, kırklara nişan verdi.
Şimdi malüm oldu ki, kardeş yedidir. 1-şeriattır. 2-tarikattır. 3-maarifettir. 4-hakikattır. 5-kırkmakamdır. 6-onyedi erkandır. 7-ceset kardeşidir. Bir kimsenin şeriat babası, öz babasıdır. Tarikat babası, mürebbidir. Marifet babası, Alidir. Hakikat babası Muhammeddir. Şeriat abdesti su ile olur. Tarikat abdesti, pir elinden biat etmektir. Marifet abdesti, nefsini bilip, rabisini tanımaktır. Hakikat abdesti, öz, kendi ayıplarını görüp sairlerin ayıbını örtmektir. Müsahibinin evine müsahip teklif ile varmak ve malın (nimet) teklif ile yemek erkan değildir. Zira, müsahip, müsahibinin kardeşidir. Kardeş kardeşinin evine teklif ile varmak erkan değildir. Bundan sonra, mürebbi babadır. Talip, mürüt oğludur. Baba oğlunun evine teklif ile varmak, erkan değildir.
Kurban tekbir edende bu ayeti okuya: Isra süresi 11.ayet:
Bismillahirrahmanirrahim ve kulilhamdü lilla hilleziy lem yettehız veleden ve lem yekün lehu şeriykün fiymülki ve lem yekünlehu veliyyün minnezzülli ve kebirhü tekbiyren.
Türkçesi:
De ki, oğul edinmeyen, mülkte bir ortağı bulunmayan Tanrıya zül ve acizden dolayı iş göreni bulunmayan Tanrıya hamdolsun. Onu büyük bilerek, büyüklüğün ile yadet. «Kurbanı Halil, ferman-ı Celil, canı Ismail, Allah-u ekber, Allah-u ekber, Allah-u ekber velhamdülilah» deyip tekbir ede.
Canab-ı izzetten nida geldi ki, «ya Habibim Muhammed, seninle bizim aramızda muhabbet hasıl. Nazara dur, tarik altından geç. Ta kıyamete değin aramızda ayrılık olmasın» dedi. Hemandem, Resul, Hak taalanın nazarına geçip dara durdu. Hak taala cennetin sahı Rıdvana buyurdu ki: «cennette, Firdevs-i alanın has bağında merhem ağacından üç çatal bir çubuk getir. Üç, zira uzun olsun.» kabzasında 7 ayet Fatiha süresi yazılmıştı. Ve bir çubuğunda Bereket süresi 6 ayet yazılmıştır. Ve bir çubuğunda Enam süresinden 6 ayet yazılmıştır. Resül, Hak taalanın huzurunda teşehhüde oturur gibi oturup, Allah-u taalanın kendi kudreti lafzı ile:
La ilahe ilallah Muhammeden Resülullah, Aliyyün veliyullah. La feta illa Ali, la seyfe illa Zülfikar. Nasrun min Allahi ve fethün kve beşşiril-müminin ya Muhammed ya Ali deyip gülbenk edip Resulün mübarek arkasına bir kere vurdu. Çubuğun kabzasından 7 damla nur hasıl oldu. Ol nur yediler oldu. 6 damla sağından ve 6 damla solundan çubuğun hasıl oldu. Onlar oniki imamlar oldu. Resul, varıp bir kadeh süd ve bir üsküde bal ve bir elma niyaz getirdi. Hak taala: Bakara süresi 165.Ayet: ve minennası men yettehızü min dünillahi endaden yuhıbbünehüm kehubbillah, velleziyne amenü eşeddü hubben lillah ve lev yerelleziyne zalemü iz yerevnelázabe ennelkuvvete lillahi cemiyan ve ennallahe şediydülazab.
Tükçesi:
Bazi insanlar Allahtan başkasını Allaha eş kılarlar onları, sever gibi severler. Iman edenler ise Allaha muhabbetlerinde daha ziyadesiyle sabittirler. Böylece zulüm eden kafirler azap getirecekleri vakit, bütün kuvvetin ancak Allahta bulunduğunu, Allahın da azabın şidetli olduğunu görseydiler.
Ali imran 31.Ayet: kul in küntüm tühibbünallahe fettebiniy yuhbikümullahü ve yağfirleküm zünubeküm, vellahü gafurünra.
Türkçesi:
Herkes iyilikten, kötülükten ne işlemiş ise hepsini hazır bulduğu günde kendisi ile kötü iş arasında pek uzak bir mesafe bulunmasını temeni eder. Allah sizi kendinden hazer ettirir. Allah kulları hakkında prk esirgeyen Zattır.
Ayetin okunup gülben edip..
Onsekiz bin alem yok iken, Muhammed ile Alinin nuru var idi. Ve bir idi. Abdullah ile Ebu Talip zamanında iki oldu. Muhammedin nuru Abdullahtan zuhura geldi. Alinin nuru Ebu Talipten zuhura geldi. Muhammed ile Alinin sırrını kimse bilmezdi. Ol zaman 72 millet, 72 bölük oldu. 36 sı Şia mezhebinde idi. Aliyi severlerdi. Ve 36 sı havariç idi. Ebubekir, Ömer ve Osmanı severlerdi. Şia mezhebinden olanlar, Muhammed ile Ali ile dört kapıda kırk makamda onyedi erkanda her işleri bir idi. Bir kapıdan girip, bir kapıdan çıkarlardı. Bir sofradan yiyip ve bir kaptan içerlerdi. Aralarında perde yok idi. Derler ki: bu yol Muhammed Alinin şeriatıdır.
Amma, Muhammed ve Alide bu erkanı görmemişlerdi. Tasdik ile yakın işlerlerdi. Ve-havriçlerin dört kapıda, kırk makamda ve onyedi erkanda işleri bir değil idi. Her kes kendi sofralarından yiyip kendi kaplarından içip, kendi kapılarından girip çıkarlardı. Bu durumdan Resul haberdar idi. Bir gün 72 milleti cem edip, deve palanından minber düzüp vaazı nasihat edip, Muhammed, Aliyi yanına çağırıp minberde ikisi bir gömlekten baş çıkarıp baş bir ayak iki oldular.ve yine baktılar ki, ayak bir, baş iki olmuş. Ondan sonra, Ali, Resul libası şeriflerin giyip ayrıldı. Ol vakit Resül: «benimle Ali aynı nurdanız. Ben ilmin şehriyim, Ali o şehrin kapıcısıdır. Ali, dünya ve ahiret kardeşimdir. Ali ile aynı etten, aynı cisimdeniz. Zahirimiz batınımız birdir. Ben, kimin velisi isem, Ali de onun velisidir.» diye buyurdu.
Bir rehber talibin hakkında gelmezse, pir onu çıkarıp yerine aher sonra gelen) kişiye talibi teslim ede. Eğer, Rehber olcaktan olursabir kardeşinin ve emmi zadelerinden edeler. Eğer, pir yolundan düşerse, günahı kebairden bir iş edip erkana layık olmazsa, ol ocaktan çıkmaz. Emmi zadelerinden yapışmak erkandır.
Ahir zamandan gelen talipler pirin rehberin günahımı olur, onlar ocakzadedir, onların küfrü iman olur, derler. Zira, pir bir günah etse, beş günah yazılır. Talip bir günah etse, bir günah yazılır. Zira, ummadığın yerden sana bir söz gelse, ona gayet incinirsin. Amma cahilden, düşmandan bir söz gelse, cahil bilmez, düşman düşmanlık yaptı dersin. Ocakzade tanrı dostları soyundandır. Kendi makamın bilmeyip, eğer hakkın nehyini işlerse, hak taala onu nehyeder. Der ki; «ey zalim, talip sana bakıp bir amel edecek iken, sen kitapsız oldun. Talipte sana bakıp azdı. Azdıran şeytandır.» sebebine hokum eder. Gel şimdi bunlöarın hesabını gör deyip cehenneme sokar.
Bir talip bir talip ile kavga etse, talipler birbirleri ile küsülü olsalar, biri varsa gel bugün yola gidelim, barışalım, birbirimize hakkımızı helal edelim dese, diğer talip de barışmak istemezse, barışmazsan gel bugün ölmeden evvel hesabımızı burda verelim. Gel pir divanına varalım. Ne hakkı salihin varsa vereyim dese, diğeri dese ki; ben ne giderim ve ne barışırım ver işine git , dese, üç kere dışarı çıkıp ve tekrardan içeri girip böyle tekrar eyliye. Eğer o barışmazsa o adam, piri, yolu inkar etmiş olur. Gelip tarikten geçip yoluna gitmek erkandır. Bir talibin başından obürü düşse bir küçük baş hayvan kese. Eğer, pirin küsveti düşse, bir koyun kurban ede. Eğer, rehberin düşerse bir keçi kurban ede.
Bir adam yirmi yaşına girdiği zaman, bir rehber eteğini tutup bir pir, bir mürşit, bir musahip bulup ikrar vere. Pire ikrar verecek zaman, rehber buna, boğazına bir yağlık takıp pirin huzuruna iki musahip getire. Musahibin birisi diğerinin boğazındaki yağlığı tutup pirin divanına «Hü» deyip dura. Pir de diye ki; « niye geldiniz» rehber diye ki; «Tanrı katı evliyaya, ikrar vermeye geldim». Pir, diye ki; «ey talip bu bir uzak yoldur, gidemezsin. Demirden leblebi, yiyemezsiniz. Ateşten gömlektir, giyemezsiniz, gidin.» deyip onlar geri gidip eşiğe varıp gene böyle diyeler. Üçkez bu minval üzere söyliye. Dördüncü de pir rehberin sağ elini sag avucuna alıp diye; «ilahi ya Rab, eğer, elimden ve dilimden ve gözümden elfazı küfür sadır olduysa, ben onları bir dahi işlememesinetövbe ettim. Pir önünde ikrar verdim.» günahı kebair işlemesine ikrar olsun mu? Eğer bu günahı işlersen pir dergahından Muhammed Alinin şefaatinden dur olasin mi? yezit ile bile haşır olmasına layık olasın mı? diye. O da «olayım» diye.
«ve bu ikrardan dönmesine yanımızdaki taşlar, hıfz melekleri, malikil mülk Allah, güvah olsun mu» diye. Ol talip «olsun» diye. Bu kadar yola getire. Günah-ı sagairden ikrar ettirmeyip, eğer, sonra işlerse sitemin edip ona ikrar verip sonra ol, onu işler, ikrardan dönmüş olur. Zira , bu olan günahı sagayirden hali olmaz. Günah-ı segair olanlara ikrar ettirmeli ve dahi bu ikrarı talipten alırken böylece alasın. Ondan sonra:
Euzu billaus semül alim mineşşeytanırrahim bismillahirrahmanirrahim. Ya eyyühellezine amenü tubu illahi tevbeten nesuhen. Innellezine yübayineke innema yübayiunullahe yedullahi fevka eydihim femen nekese aleyhullahe feseyütiyhi ecren aziymen. Vehamdüllillahe rabbül alemin el fatiha salavat deyip eli yüze sure. Kalkıp dara geçeler. Gülbenk çeke.
«Allah Allah ikrarları kadim ola, muratları hasıl ola. Verdikleri ikrardan dönmeyeler. Pir divanında utanmıyalar.ruzu mahşerde yanmayalar. Dünyada melamet, ahirette delalet görmiyeler. Şeytanın izine, munafıkın sözüne uymayalar. Hak taala gelmiş, gelecek kazalardan emin eyliye. Katardan azmaya. Cemimizi bozmaya. Duvarımızdan taş düşürmeye. Gönlümüze kış düşürmeye. Gönlümüzü gümandan, başımızı dumandan halas eyleye. Dünyada Kuran, ahirette iman nasip eyleye. Demeden kalkan avrat, buyurmadan tutan evlat nasip eyleye. Oniki imamın katarından ayrılmaya. Allah, Muhammed, Ali, Hacı Bektaşı Veli, gerceğe Hü.» diye.
Ondan sonra, ol talibe, Birinci: pasbant edip rızası ile kaç sene bekleyip, ikinci: içeri alıpöznekçi edeler. Rızasıyla kaç sene olursa. Üçüncü: halkaya girip Seyyid ferraş. Dördüncü: Selman-ı pak hizmetin ibrikçi ola. Beşinci: sofradar ola, kamber gibi post. Altıncı: çerakçı ola. Cabiri Ensar gibi. Yedinci: saka ola. Sekizinci: zakir ola. Dokuzuncu: kurbancı ola, Ibrahim gibi. Onuncu: gözcü ola, Isfrail gibi. Onbirinci: peyk ola, Cebrail gibi. Onikinci: semadır, etmeğe layik.
Ondan sonra, geldiğince herkese post verip oturalar. Bir talip bu hizmetlere uğramadan geçip halkada oturmak erkandeğildir. Bir gün Resul oturmuştu. Nagah Cebrail geldi. Dediki: «ya Resulullah, Hak taala buyurdu ki: vesiyet eyle Aliye.» Resul taallül eyledi. Ve dahi, yine Cebrail geldi. Izzet dergahına oruç eyledi. Yine geldi, söyledi ki: ya Muhammed, niçin taallül edersin, Allahın ermine? Resul cevap Verdi: ya ahi, minber yoktur. Cebrail dedi ki: Hak taalanın emir şöyledir ki, deve palanından minber düzesin. Oraya çıkasın nasihat edesin.
Hz.Resul işaret eyledi. Filhal devenin palanından minber dizdiler. Ve Resul aleyhisselam, ol minberin üzerine çıktı. Önce Belig hutbe okudu. Ve Hutbeden sonra Emirülmüminiyn Alinin elini tuttu. Minber üzerine çıkartı. Ve gömleği içine çekti. Iki başların bir yakadan çıkardılar. Resul, mübarek lafzı ile dedi ki; «demike demi, lahmike lahmi, cismike cismi, ruhike ruhi». Sahabeler bunu işittiler. Işitince, taaccüp ettiler. Sahabelerden birisi, haset yüzünden sordu ki,ya Resulullah, siz mübarek gömleğinizi çıkarın biz de görelim. Resul aleyhisselam, mübarek teninden gömleğini çıkardı. Cümlesi gördüler. Velinin ve nebinin vucudu ikiside bir olmuş idi. Söylediler ki: saddak ya Resulullah, dediler. Mübarek gömleğini geri giydi. O sırada, Muhammed Mustafa buyurdu: «ben kimin mevlası isem, Ali onun mevlasıdır» deyip Alinin elini tuttu. Baş parmağını baş parmağına koydu. Ve kendi yerine nasbeyledi ki, kendi tarafından vekil ola. Ve Muhammed bu Ayeti okudu:
(Feth Suresi 10. Ayet)
Bismillahirrahmanirrahim. Innellezine yübayüneke innema Yübayiunullahe yedullahi fevka eydihim femennekese feinnema yenküsü ala nefsihi ve men evfa bima ahede aleyhullahe feseyütiyhi ecren aziymen.
Türkçesi:
Sana biat edenler ancak Allaha etti: Hakkın eli onların elleri üstündeydi.onun için sözünü kim bozarsa yarına bozmuş olur. Kendi öz nefsi zararına kim Allahla andını yerine tam getirir, Tanrı da ona büyük ödüller, sevap verir. Bu Ayet «Biat: Beyat ayeti» denir. Onun için bu ayeti okudu.
Sonra da, Emirilmüminiyn Ali katında bu duayı okudu: Allahümme vaala men vallahu ve adahu men adah. Ve bu duayı Emirilmüminiyn Ali katında okudu. Resul kendi mübarekseccadesini o minber üstünde Emirilmüminiyn Aliye ısmarladı, Resulün seccedesini getirdi. Ol minber üstünden aşağıya indi. Minber ayağına seccadesin ol minber üstünde Emirilmuminiyn Aliye ısmarladı. Resulün icazetiyle kıbleden yana saldı. Ondan sonra, Resul minberden aşağı indi ve üç kadem seccadeden taşra geri durdu. Birinci, bir kadem kodu, Allah adı ile. Ve ikinci kadem kodu, Cebrail adı ile. Üçüncü kadem kodu, seccade üzerine kendi adına.
Ondan sonra, Emirilmüminiyn, Ali kuşağını seccadenin eteğinde bıraktı. Ve yerinden kalktı. Ve eshap mecmuu duru geldiler. Resul aleyhisselam, ol mübarek durraayı seccade üstünden götürdü. Ve «bu ol durraadır ki, Cebrail aleyhisselam miraç gecesinde benim belimi kuşattı» dedi. Ondan sonra, «beni maraca davet etti ve ben dahi senin beeline kuşattım» dedi. Birinci: düğüm kim bağladı, Allah adı ile. Ikinci: düğüm ki, Cebrail adı ile bağladı. Üçüncü düğümü benim adıma ki. Muhammed Resulullah. O şeddin uçlarını birisini yeminden yana ve birisini yesarden yana sokzu. Ama üzerine bunu okudu. La ilahe ilallah Muhammeden Resulullah ve Aliyyün veliyullah.
Kuşandı ki, ondan sonra Resul aleyhisselam oturdu. Mecum eshap dahi oturdular. Badehu, Resul aleyhisselam «ya Ashap» diye nida eyledi. Bunlar bir uğurdan duru geldiler. Ve «her iki kişi biri birinizi kardeşliğe Kabul eyleyin» dedi. Eshap bir uğurdan, her iki kişi birbirlerini kardeşliğe Kabul ettiler. Emirül müminin Ali, kaltı, seslendi: ya Resulullah, ben kimin ile kardeş olayım, dedi. Resul aleyhisselam buyurdu: ya Ali, sen benim kardeşimsin, dedi. Şöyle ki, Musa ve Harun gibi. Ondan sonra Resul aleyhisselam buyurdu: ya Ali sen dahi, kavmin ve kendi hulefanın belini bağlayansın.
Sonra, Muhammed kalktı ve imam Ali ibn Ebu Talip üç kişinin belini bağladı. Muhammedin huzurunda, birinci: Selman-ı Farisi, ikinci: Kanber, üçüncü: Süheylin. Resulullah önünde, peksimet ve hurmayı yağ ile lokma eylediler. Ordakilerine dağıttılar bir kısmıda geri bıraktılar. O sırada Emirülmüminin, Hasan ve Hüseyin ve Hayrunissaya, Medinede idiler. Ve bu lokmayı bir kutu içine koydular ve Selaman-ı Farisiye verdiler. Selaman-i Faris hanedanın hizmetkarı idi. Taazim tamamiyle Medineye götürdüler. Lokmayı hiç yere koymadılar, illa sehba üstüne koydular. Ol izzet için Resulün mübarek önünde olmuş idi. O helvayı bir şehirden bir şehire gönderdiler. O lokma ehl-i beyte götürülmüş oldu. Tarikat ehli olanlar, şimdi dahi öyle edeler.
Tarikat içinde Şeyh Muhammed Mustafadır, nakip Emirilmümin Alidir. Cafer Aleyhisselam buyurur ki: erkanı tarikatta hırkanın piri mürebbidir. Yüzü pirdir. Ve hırkanın yemini sağ elidir.ve hırkanın yesarı sol elidir. Ahkam-ı tarikatta altı nesne farzdır. Birinci: sahavet. Ikinci:maarifet. Üçüncü: yakın. Dördüncü: sabır. Beşinci: tevekkül. Altıncı: tefekkürdür. Erkanı tarikatta dahi altı nesne farzdır. Birinci: ilim. Ikinci: ilim. Üçüncü: rızadır. Dördüncü: şükür. Beşinci: zikir. Altıncı: uzlettir. Beyanı tarikatta dahi altı nesne farzdır. Birinci: iradet. Ikinci: icabet. Üçüncü: züht. Dördüncü: takva. Beşinci: kanaat. Altıncı: ahlaktır.
Icabet-i tarikatta altı nesne farzdır. Birinci: ihsan. Ikinci: zikir. Üçüncü: şükür. Dördüncü: terk. Beşinci: havf. Altıncı: şevk. İmam Ali ibn Ebu Talip söyler ki, meyan bestenin şeddinde kaç nesne açılır? Ve o nesne ki bağlanır onikidir. O açılan nesneleron dörttür; Birinci: sofrası açık gerek. Ikinci: kapısı açık gerek. Üçüncü: alnı açık gerek. Dördüncü: kulağı açık gerek. Beşinci: dili açık gerek. Altıncı: keremi açık gerek. Yedinci: kademi açık gerek. Sekizinci: eli açık gerek. Dokuzuncu: lütfü açık gerek. Onuncu: Şahavati açık gerek. Onbirinci: hülku açık gerek. Onikinci: yakını açık gerek. Onüçüncü: tevekül ehli ola. Ondördüncü: Fatiha okumaktır.
Ama, onlar ki bağlanır gözü bağlı gerek namahremdir. Ikinci: yaramaz haberden kulağı bağlı gerek. Üçüncü: şirkten, dili bağlı gerek. Dördüncü: kinden, hatırı bağlı gerek. Beşinci: merki bağlı gerek. Altıncı: buhulu bağlı gerek. Yedinci: hırsı bağlı gerek. Sekizinci: ucubu bağlı gerek. Dokuzuncu: uğruluktan, eli bağlı gerek. Onuncu: yaramaz işlerden bağlı gerek. Onbirinci: Haktan gayriye, eğer sorsalar, pirin kimdir? Söyleki: yoldur. Eğer sorsalar, senin ile pir aranızda ne bendi bağlıdır? Deki: ahdi meyan bendi bağlıdır. Eğer sorsalar, üstadınla senin aranızda ne bendi bağlıdır? Cevap ver ki: Şeddi Şah ve telkini piran bağlıdır. Eğer sorsalar, Şeddi nedir? Cevap ver ki: teslim olmaktır. Ve dahi vefa eylemektir. Deki: tevella, teberra.
Eğer sorsalar, tarikatın abdesti nedir? Deki, dört nesnedir; Birinci: dervişlerin katına boş varmaya. Ikinci: daima taharetle ola. Üçüncü: elinden geldikçe, emri maaruf eyliye. Dördüncü: verilen emir tuta, verilmiyeni yapmaya. Eğer sorsalar şatı tarikat kaçtır? Cevap ver ki, dörttür: Birinci: yalan söylemiye. Ikinci: zina etmeye. Üçüncü: kumar oynamiya. Dördüncü: eliyle koymadığını almıya. Yani rızasız hiç bir şeyi almaya. Eğer sorsalar, tarikat piri kaçtır? Deki, dörttür: birinci: irşattır. Ikinci: vasıldır. Üçüncü: biattır. Dördüncü: nazardır.
Eğer sorsalar, Ahkam-ı fark kaçtır? Deki, altıdır: birinci: maarifet ile hüdayi taalayı bile. Ikinci: sehavet eyleye. Üçüncü: yakınlıktır. Dördüncü: sıdık adı gerek. Beşinci: Allah-u taalaya tefekür eyleye. Altıncı: dünya hevesinden gönlü fariğ ola. Eğer sorsalar, erkan-ı tarikat kaçtır? Cevap ver ki; altıdır: birinci: tövbe etmektir, cemi günahlarına. Ikinci: Hak nefesine teslim olmaktır. Üçüncü: her nesneye sabır etmektir. Dördüncü: takva eylemektir. Beşinci: halktan uzlet eylemektir. Altıncı: terk tir.
Eğer sorsalar ki, makam ne nesnedir? deki; birinci Makam: Naibandır, abidandır, zahindandır, sadıkandır, razıyandır, şakirandır, muhibbandır, arifandır. Amma tayyip naip Ademdir, abit Idris, zahit, Isa, Sadık Eyyüp, razı Musadır, şakir uhtur, muhip Ibrahimdir. Amma Arif Muhammedir ve Alidir.
Imam Cafer Sadık buyurur ki: Hırka beyanında ve dahi tarikat edeplerini beyan eder. Eğer sorsalar ki, Hırkanın imamı nadir?, kıble-i Hırka nadir?, cenabeti hırka nadir?, kilidi hırka nadir?, kelime-i hırka nadir?, kemal hırka nadir?, ruşihayi hırka nadir?, gusli hırka nadir?, can-ı hırka nadir?, hırkanın yakası nedir?, hırkanın eteği nadir?, içerisi nadir? Ve dışarısı nadir?.
Cevap: Hırkanın imanı settarlıktır. Hırkanın islam-ı temizkarlıktır. Hırkanın dini aşinalıktır. Kelim-i Hırka Allah-u taalayı yad etmektir. Sırrı Hırka şevktir. Payı Hırka zühüttür. Canı Hırka iradettir. Dili Hırka rasıtlıktır. Kıble-i Hırka pirdir. Farzı hırka sohbettir. Sünneti Hırka mıkrazdır. Maarifeti Hırka sıdıktır. Kilidi Hırka tekbirdir. Kemali Hırka doğruluktur. Guslü Hırka paktık dünya meşgalesinden. Eteği Hırka dervişliktir. Hırkanın yakası razdır. Içerisi nurdur. Dışarısı müşahededir ve rengi meşayihtir.
Eğer sorsalar ki, derviş kimdir? Cevap ver ki: derviş oldur ki, alemi gurfeye varacak olursa anın derdi olmaya. Eğer sorsalar desti tövbe nedir? Söyle ki: ihlastır. Yani kenduyi arıtmaktır. Eğer sorsalar arılık nedir? Söyle ki: taattır ve doğruluktur. Allah-u taalahya. Eğer sorsalar desti tövbe nadir? Söyle ki: yedidir. Bunlar kimin imanıdır deseler söyle ki: Birinci: mahfuz melekleler imanıdır. Ikinci: maruf peygamberler imanıdır. Üçüncü: muhakak evliyalar imanıdır. Dördüncü: müridi mutlaklar imanıdır. Beşinci: mevkuf kafirler imanıdır. Altıncı: müslümanlar imanıdır. Yedinci: müminler imanıdır. Tanrının inayeti bunların üzerindedir.
Iman bir ağaca benzer. Imanın aslı Tanrı korkusudur. Imanın gönlü Kurandır. Imanın derisi hayadır. Teni şükürdür. Budağı takvadır. Yaprağı tövbedir. Dibi müminlerin gönlüdür ve yemişi inayet-i ilahidir. Dört makam buyurur ki: birinci makam: ceberut, ikinci makam: meleküt.üçüncü makam: lahut. Dördüncü makam: nasut. Eğer sorsalar ki, ceberut hangisidir? Söyle ki: şeriattır. Ona Cebrail mütealliktir. Melekut tarikattır, ona Mikail mütealliktir. Nasut hakikattır, ona Azrail Mütealliktir. Her derviş ki bunları bildi, ona lokma-i merdan ve hırka-i piran helaldır. Bilmezse haramdır.
Bir kişi diler ki, dervişlerin hırkasın giye ve kisvetine gire. Şöyle gerektir ki, ol kişi ilm-i şeriatı bile ve ilm-i maarifeti bile. Ve ilmi hakikatı bile. Ta şeriattan sual ederlerse ilmi şeriatla cevap vere. Hakikatten sual ederlerse ilmi hakikatle cevap vere. Öyle olsa derviş yolundan geri dönmeye. Kime gerekse yaşla yetürmeğe kuvveti ola. Her mürid bu dört makamı bile. Tarikatı doğru tutmağa kuvveti ola. Hakikatın gücün ve zahmetin ve mücahedesin çekmeğe takatı ola. Zira kim bu dört makamı bilmezse, cümle evliya kıyamet gününde davacısı olurlar o dervişin.
Imam Caferi Sadık Buyurur ki: tarikat halinde ve hakkında buyurdukları budur ki, kütbolundu. Erkanı evliyadır, gaflet olunmaya. Her üstad ve pir olanlara lazım ve gerektir. Zira bu erkan Muhammed Alidendir. Onlardan kaldı. Her talip yolun bilmek gerek. Bundan yola gitmek gerek.
Evvela tarikatın oniki erkanı vardır. Ayini cem oldukta bunlar icra olunmayınca erkan tamam olmaz. Yeyilen ve içilen helal olmaz. Elbette bunların sahiplerini bilmek gerek. Zira bu menzillerin sahipleri evlad-ı Alidir. Şah ayini cem vaktinde bu hizmetleri her birin bir evladına gülbenk edip ondan sonra erkanın sürerdi.
Tarikatçı, imam Hasandır. Berber, Muhammed Hanefidir. Saki, Tayyipdir. Süpürgeci, Turabdir. Ferraş, imam Hüseyindir. Zakir, Abdüssamettir. Sofradar, Abdülvahitdir. Hadim, Abdülmuindir. Gözcü, Abdülkerimdir. Pervane, Abdullahtır. Çerakçı, Hadi-i Ekberdir. Kapıcı, Abdülcelidir. Bu zatı şerifler ki, zikir olundu. Cümlesi evladı Alidir. Himmetleri hazır ola. Hü diyelim Hüü.
Imam Caferi Sadık buyurur ki, tarikatte üç sünnet ve yedi farz vardır. Her müride ve aşıka ve talibe bilmek lazımdır. Evvella sünnet budur ki, Birinci sünnet; zikri hakkı dilinde komaya. Ikici sünnet; adavet varisi kalbinde didere. Üçüncü sünnet; talip olan yola teslim olmaktır.
Yedi farz beyanı: imam Cafer derki: birinci farz: hep varlığın kudreti hak bile. Sırrını izhar eylemeye. Zahid imanın şeytandan nice sakınır ise sen dahi öyle sakınasın. Ikinci farz: sırdan ola. Gördüğün örte. Üçüncü farz: daim özür ile niyaz eyler ola. Dördüncü farz: uğrun dirlik etmektir, sakına. Mürebbi hakkına kail ola. Beşinci farz: musahip hakkını ceme getire. Musahip hakkını yetirmeye. Altıncı farz: pirden el tutup tövbe kılmaktır. Yedinci farz: tac vurunup üstada özünü yetürüp kendi bildiğini terk etmektir. Yol ehline peymal olmaktır.
Imam Cafer Sadık buyurur ki: her hangi bir talip yola ve erkanı evliyaya teveccüh ede. Taki pirlerin ve üstadlarını gözliye. Yolların gözliye. Pirlerin gönlü oniki imamın gönlüdür. Erenleri hoşnut eden on iki imamı ve Muhammed Aliyi hoşnut eder. Eğer deseler ki, «kemerbeste misin» cevap, «kemerbesteyim». Eğer deseler, «kemerbeste kaçtır?» «kemerbeste üçtür». Kapıda durdukta ne üzere durursun? Cevap: karar üzere.
Eğer deseler, kapı kimdir? Ve eşiği kimdir? Ve üstadı kimdir? Cevap: kapı şeriattır. Eşiği Alinindir. Kanadı Cebraildir ve üstü Muhammed Mustafanındır. Eğer deseler meydan kimindir ve kimden kalmıştır? Cevap: baba Anırdan kalmıştır. Eğer deseler, hangi kapıdan çıktın? Cevap: şeriat kapısından girdim, tarikat kapısından (erkan kapısından) çıktım ve dedim ki; Esselam-ü aleyküm ve ehl-i şeriat. Esselam-ü aleyküm ve ehl-i tarikat. Esselam-ü aleyküm ya ehl-i marifet. Esselam-ü aleyküm ya ehl-i hakikat. Yolun erkanını kuran üstadlarımızın ervahına salavat.