"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Saru İsmail Ocağı

Saru İsmailin doğum ve ölüm tarihleri bilinmemektedir. Daha önce Karaca Ahmetin hizmetinde çalışmış Karaca Ahmet, Hünkarın yanına Karahöyüke giderken, Saru İsmailde beraber götürmüş. Hünkar, onun hizmetlerinden çok memnun kalmış, onu orada alıkoymuş.
Fuat Köprülü, onunla ilgili şunları aktarmaktadır: “Saru İsmail, Bektaşi geleneklerinde, Hacı Bektaş velinin başlıca halifelerinden biridir. Velayetnamelerde ona ilişkin pek çok menkıbelere rastlansa da, onun tarihi kişiliği hakkında ne yazık ki yeterince bilgi yoktur. Bektaşi geleneklerinde menkıbelerin birbirine nasıl karıştırılarak oluştuğunu düşünürsek, 13. yüzyılın ikinci yarısında ve 14. yüzyılın ilk yarısında Batı Anadoluda bu isimde bir dervişin yaşadığı gerçektir.”
Velayetnamede Saru İsmail ile ilgili şunlar yer almaktadır: “Hünkarın özel hizmetleri Saru İsmail Padişaha aitti. Hünkar, onu pek çok severdi. Halifelerinden hiç birionun mertebesine erişemedi. Hünkarın ibriktarı idi. Hünkar bir yere gitse, çok kere yanında onu götürürdü.
Bir gün Saru İsmail Hünkarınyanına gelip el kavuşturdu: “Hünkarım, sizin için su ısıttım. Lütfedip gelseniz” dedi.
Hünkar: “Şimdi yıkanmanın zamanı değil, Konyaya Mevlana Celalettinin huzuruna git, onlarda bir kitabımız var, onu alıp gel” dedi.
Yine Velayetnameye göre: “Saru İsmail bir gün: “Acaba Hünkar bize nereyi yurt olarak verecek?” diye düşüncelere dalmıştı. Hünkara malum oldu: “İsmalim” dedi, “ben göçtükten sonra sopanı at, nere-ye düşerse orası yurdun olsun. Yeşil Fermanı da beraber götür, sana lazım olur” buyurdu.
Hünkardan sonra Posta geçen Habip Emirciden izin aldı, dışarı çıkıp sopasınıattı. Can gözü ile göründü ki; Menteşe İlinde Tavasda bir kilisenin kubbesini delip içeri düştü. O sırada bir keşiş, kilisede İncil okuyordu. Sopa kubbeyi delip içeri düşünce, keşişin gözüne bir ejderha gibi göründü. Derken Saru İsmail, gide gide o keşişin kilisesine vardı. Keşişi müslüman yaptı. Kiliseyi bir tekke haline getirdi.
Saru İsmail, keşişle konuşurken, silkindi. Silkinince bir sarı doğan (Kartalgillerden) halini aldı. Uçup Tavasda bir kayaya kondu. Boynunda halkası, ayağında çıngırağı vardı. O sıralarda kentin beyi “Zepun” adında biriydi. Adamları o güzelim sarı doğanı görünce bu kafir Beye haber verdiler. Bey : “Amanın onu tutmak gerek. Ya Müslüman Padişahdankaçmıştır, ya da kafir beylerden. İki kişi gitsin biri müslüman giyisi giysin, biri bizim giysilerimizi giysin. Eğer Müslüman Padişahından kaçmışsa, Müslümangiysileri giyenin eline konacaktır. Hırıstıyan Beylerinden kaçmışsa, Hırıstiyan gibi giyinen eline konacaktır.” dedi.
O iki kişi doğanın konduğu yere geldiler. Ancak saru İsmail onlardan önce insan kılığına dönmüş, kayanın dibinde oturuyordu. Onu görünce varıp elini öptüler. Sonra dönüp beye haber verdiler: “Aman beyim, o doğan değilmiş, İsa peygambermiş” dediler. Bey, adamları ile birlikte saru İsmailin yanına varıp “aman” diledi, elini öptü. Saru İsmail, onları Müslümanlığa davet etti. Kabul edip Müslüman oldular. Saru İsmail, Tavasa yerleşti. Bir çok kişi gelip derviş oldu.
Bir gün gezerken bir çiftçiye rastladı. Çiftçinin öküzlerinden biri dile geldi: “Ya Erenler Şahı Saru İsmail Padişah” dedi.
Saru İsmail öküze sordu: “Nedir halin, ne dilersin?”
Öküz: “Yirmi yıldır bu adama çift sürerim. Artık kocadım, gücüm kalmadı. Şimdi de beni boğazlamaya götürecekler. Er Hakkı aşkına, kurtar beni” dedi.
Saru İsmail, öküzü sahibinden satın alıp özgür kıldı. Bu yüzden, saru İsmailin adı o bölgede “öküz konuşturan” olarak kaldı.
Saru İsmail, orada uzun süre dem tuttu. Bir zaman sonra göçtü. Yeşil ferman ile birlikte oraya gömüldü.
Nice devran geçtikten sonra, Hünkarın oğullarından biriyle, Seyyid Ahmet oğulları arasında, Sivrihisarın doğusunda “İcazet” konusunda bir tartışma çıktı. Nihayet Hünkarın sözünü hatırlayıp, saru İsmailin mezarına geldiler: “Ey Saru İsmail Padişah” dediler. “Size emanet edilen Yeşil Ferman bize lazım. Lütfedip onu verin.”
Hemen mezar yarıldı, Yeşil Ferman çıktı. Okuyup maksatlarına erdiler. Bunlara rağmen, Saru İsmailin kim olduğu, hangi soydan geldiği, ne zaman öldüğü ve kendinden sonra soyunun devam edip etmediği hakkında bir bilgi yoktur.